Sünni ve Şii alimlerden Filistin direnişine destek fetvaları (Yıl 1968) (Dosya)
İSLAMİ DİRENİŞ, 07 Eylul 2015 14:58Sünni ve Şii alimlerden Filistin direnişine destek fetvaları: İşte 1968 yılında yayımlanan o kitapçık (Dosya)
İslamî Analiz olarak farklı vesilelerle Filistin direnişinin ümmetin yüz akı olduğunu vurguluyor; Müslüman halkların Filistin meselesi etrafında kenetlenmesinin önemine dikkat çekiyoruz.
Filistin direnişini gündemleştirme hususunda bir katkı olması temennisiyle; Sünni ve Şii ulemanın önde gelen isimlerinin o dönemdeki tek direniş örgütü olan el-Fetih’in desteklenmesi yönündeki açıklama ve fetvalarını içeren, 1968 yılında basılmış olan El-Fetih broşürünü Mehmet Seri Doğru’nun tercümesiyle okuyucularımızın istifadesine sunuyoruz.
1968’de Hamas ve İslamî Cihad’ın henüz kurulmadığını hatırlatarak, bu broşürün tercümesini yayımlama sebebimizin “El-Fetih güzellemesi” olmadığını; bilakis ümmetin farklı unsurlarının Filistin direnişi etrafında nasıl kenetlendiğini göstermek olduğunu vurgulamak isteriz.
Temenni ederiz ki benzer tarzdaki destek açıklamaları ve fetvaları içeren Hamas ve İslamî Cihad’a ait broşürleri de tercüme etmek yakın zamanda nasip olur.
İşte o çalışma:
Filistin Ulusal Kurtuluş Örgütü
“el-Fetih”
İslam Dünyasının önde gelen Âlimleri ile farklı dini ve etnik grupların temsilcileri, Müslümanlardan “el-Fetih” mücahitlerini desteklemelerini talep ediyor:
1. Şeyh Hasan Me’mûn (el-Ezher Şeyhi)
2. Muhammed Âl-i İbrahim (Suud başkadısı)
3. Ayetullah Muhsin el-Hâkim (Necef Havzası Âlimi)
4. Şeyh Necmuddin el-Vaiz (Irak Müftüsü)
5. İmam Ayetullah Humeyni (İran Ruhani Lideri)
6. Şeyh Ahmed Hasan el-Bakuri (el-Ezher)
7. Şeyh Muhammed Draz (el-Ezher Şeyhi Vekili)
8. Şeyh Muhammed Nayil Ahmed (el-Ezher)
9. Dürzi Konseyi
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla…
Ey İslam Ümmeti! Ey Muhammed Ümmeti! Mukaddes beldelerde bulunan Mescid-i Aksa, Hz. Peygamber’in miraca çıktığı Kubbetü’s-Sahra ve Hz. Ömer Mescidi, Siyonist Yahudi atlarının toynaklarıyla çiğnenmektedir.
Ey İslam Ümmeti! Ey Muhammed Ümmeti! Siyonizm’in esareti altındaki binlerce genç kız, “Ey Müslümanlar!” “ Ey Fetih!” “Ey Âsıfe[1]” diye sesleniyorlar.
Ey İslam Ümmeti! Ey Muhammed Ümmeti! Filistin’deki “el-Fetih” hareketinin mücahitleri, bu çağrıya kulak verip onların yarımına koştular. Onlar, şeref ve fedakârlık meydanlarında canlarını ve kanlarını feda ettiler. Onların bir kısmı, kardeşlerini müdafaa yolunda canlarını feda ederek şehitlik şerbetini içtiler, bir kısmı da büyük bir arzu ile şehit olmayı beklemektedir. Ama hiçbirisi çıktıkları bu kutsal yolculuktan asla geri dönmediler.
Ey İslam Ümmeti! Ey Muhammed Ümmeti! Bugün, başta el-Ezher Şeyhi olmak üzere, İslam âlimleri Filistin’deki mücahitlerin maddi ve manevi her alanda desteklemeleri için tüm Müslümanlara yüksek bir sesle çağrıda bulundular.
Ey İslam Ümmeti! Ey Muhammed Ümmeti! Cihad çağrısı Müslüman toprakların her bir yanına ulaşmış durumdadır. Cihad tellalları “Haydi Cihada!” “Haydi Cihada!” diye Müslümanları bu kutlu cihada destek olmaya çağırıyorlar.
Ey İslam Ümmeti! Ey Muhammed Ümmeti! O halde bu cihad çağrısına kulak veriniz. “Allah yolunda mallarınızla ve canlarınızla cihad edin.” şeklindeki ilahi çağrıya kulak veriniz.
Ramazan Bayramı münasebetiyle Ezher şeyhi Hasan Me’mun’un, “el-Fetih” hareketinin fedailerini desteklemesi için İslam ümmetine çağrısı:
Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla… Allah’ın Rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.
Mübarek Filistin toprakları ve Kudüs’ü, azgınlık ve düşmanlığın çeteleri Siyonistlerin işgalinden kurtarmak için bu uğurda canlarını adayan, Filistin Ulusal Kurtuluş Örgütü “el-Fetih” hareketinin kahraman üyelerine selam olsun…
Ey Müslüman kardeşlerim! Ey Araplar! Mübarek ramazan bayramını idrak ettiğimiz bu günler, Allah’ın bizlere büyük bir minnetidir. Nitekim Yüce Allah’ın Kur’an’da övgüyle söz ettiği ve kendisinden: “İnsanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur'an'ın indirildiği aydır.” (Bakara, 2/185) diye söz ettiği mübarek Ramazan ayını oruçla geçirmek bizlere nasib oldu. Nitekim Hz. Peygamber (s), bu mübarek ay hakkında: “Oruçlu için iki sevinç vardır. Birincisi orucunu açtığı iftar vakti, diğeri de rabbiyle karşılaşacağı vakittir.” mealindeki sözleri, oruç sonrasının Müslümanlar için manevi bir ziyafet olacağını ve Allah’ın nimetine mazhar olan Müslümanların bu sayede ebedi nimetlerle sevinçlerinin daha da artacağını bizlere müjdelemiştir.
İslam’ın bu gurur verici önemli gününde temsil ettiğim el-Ezher adına dünya üzerindeki Müslüman kardeşlerimi saygıyla selamlıyor ve… Öğüt müminlere fayda verir. ayeti gereğince şu hususu hatırlatmak istiyorum: Bizler bugün tarihi anlar yaşıyoruz. Bu önemli günlerde Allah yolunda cihad etmek, topraklarımızı işgalden kurtarmak ve mukaddesatımızı temizlemek; ülkemizde fesat çıkarmaya çalışan, halkımıza zulmeden, Kudüs’ümüzü kirleten Siyonist Yahudileri topraklarımızdan çıkarmak bize düşmüştür. Nübüvvetin beşiği, peygamberlerin yurdu, ilk kıblemiz, Kâbe’den sonra en kutsal toprağımız, İsra ve Mirac hadiselerinin gerçekleştiği ve Yüce Allah’ın Kur’an’da kendisi hakkında: “Bir gece, kendisine âyetlerimizden bir kısmını gösterelim diye (Muhammed) kulunu Mescid-i Harâm'dan, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ'ya götüren Allah noksan sıfatlardan münezzehtir; O, gerçekten işitendir, görendir.” diye buyurduğu bu kutsal topraklar uğrunda mücadele etmek boynumuzun borcudur.
İşgal edilmiş topraklarımızda ve düşman İsrail’in safları karşısında, Allah’a hakkıyla iman etmiş mücahid bir grup vardır. Bu mücahidler, mukaddes topraklarını Siyonist düşmanın kirlerinden arındırmak üzere canlarını avuçları arasına almış; dinleri İslam uğrunda kahramanca mücadele etmektedirler. Onlar, bir an olsun durup dinlenmeden, düşmanın güvenliğini tehdit etmeye, onun zulüm ve aşırılıklarına karşı koymaya, kurduğu tuzakları onun başına geçirmeye ve Siyonistlerin düşmanlıklarına karşı iki kat düşmanlıkla karşılık vermeye ahdetmişlerdir. Haklar sahiplerine iade edilinceye, bu topraklar asıl sahiplerine iade edilinceye, batıl ve taraftarları yok oluncaya ve Rabbimizin: “De ki: Hak geldi batıl zail oldu. Çünkü batıl yok olmaya mahkûmdur.” ferman-ı ilahisi gerçekleşinceye kadar mücadeleye devam edeceklerine söz vermişlerdir.
Mübarek Ramazan Bayramı münasebetiyle, Yüce Allah’ın: “İzzet, Allah’ın, Resulünün ve tüm müminlerindir.” buyurarak aziz ve şerefli kıldığı yeryüzündeki tüm Müslümanlara şu çağrıda bulunmak istiyorum: “Müslümanların ve -özelde- Arapların, işgal altındaki kardeşlerine canla, malla ve her türlü küçük büyük şeylerle destek olmalıdırlar. Çünkü Yüce Allah: “Yolumuzda cihad edenleri yollarımıza sevk edeceğiz. Allah iyilik edenlerle beraberdir.” buyurarak bu konudaki ilahi yardımını vadetmiştir. Bu itibarla malla cihad etmek, -tıpkı canla cihad etmek gibi- buna gücü yeten herkesin görevidir. Çünkü Yüce Allah: “Kim size saldırırsa siz de ona misilleme olacak kadar saldırın. Allah'tan korkun ve bilin ki Allah müttakîlerle beraberdir.” buyuruyor. Bizler bu uğurda mücadele ederken, en ön saflarımızda, düşmanlarımızın en yakınında kahraman fedailerin olduğunu unutmamalıyız. Bunların, cana olan ihtiyaçlarından çok, mala ve silaha ihtiyaçları vardır. Müslümanların, İslam’ın ilk yıllarında canlarını ve mallarını feda ederek azgın müşriklere karşı büyük zaferler elde ettiklerini asla unutmayalım. Tebük Savaşı’nı hatırlayalım. Allah Resulü (s) bu savaş için hazırlık yapmak üzere ashabına çağrıda bulunduğunda Hz. Ebu Bekir (ra) bu savaşın giderleri için harcanmak üzere tüm malını hibe etmişti. Peygamber (s) ona: “Ailen için geriye bir şey bıraktın mı?” diye sorunca da Ona: “Allah ve Resulü’nü bıraktım.” cevabını vermişti. Aynı şekilde Hz. Ömer b. Hattab (ra) bu savaşta malının yarısını hibe etmişti. Osman b. Affan (ra) ise ordunun 1/3’ünün savaş hazırlıklarını bizzat üstlenmişti. Diğer sahabeler de her biri kendi imkânları nisbetinde bu savaş için bağışta bulunmuşlardı. İnfak edecek bir şey bulmayan fakir bazı kümseler ise üzüntüden ağlamışlardı.
Bu anlamda Müslüman kardeşlerime şunu hatırlatmak isterim: “el-Ezher” önderliğinde oluşturulan ve dünyanın dört bir yanından Müslüman âlimlerinin iştirak ettiği İslami Araştırmalar Birliği’nin dördüncü kongresinde alınan karara göre, malla ve canla cihad etmek, her Müslüman için farz-ı ayn kabul edilmiştir. Nerede olursa olsun her Müslüman, kendi imkân ve şartları ölçüsünde bu görevi ifa etmekle yükümlüdür. Düzenlenen kongrede Filistin halkının sürdürdüğü kurtuluş mücadelesine, amacına ulaşmasında katkı sağlayacak her türlü güç enstrümanlarıyla destek verilmesi çağrısında bulunulduğu gibi, mücahitleri lojistik anlamda desteklemek, şehid ve gazi ailelerine maddi yardım sağlamak üzere bir fon oluşturulması ve bu fonun toplanan zekâtlarla ayakta kalmasını temin etmek üzere Müslüman ülkelerde buna bağlı şubeler açılması kararlaştırılmıştır. Çünkü Allah yolunda infak etmek, Allah’ın emrettiği bir iyilik olduğu gibi -Kur’an’ın da işaret ettiği üzere- zekâtların harcanabileceği önemli alanların başında yer alır.
Müslüman Evlatlarım!
-Son olarak- Yüce Rabbimizin, düşmana karşı güç hazırlığı yapmak ve Allah yolunda cihad etmek hususlarındaki tavsiye ve müjdelerini hatırlatmak istiyorum. Rabbimiz şöyle buyuruyor:
“Onlara (düşmanlara) karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet ve cihad için bağlanıp beslenen atlar hazırlayın, onunla Allah'ın düşmanını, sizin düşmanınızı ve onlardan başka sizin bilmediğiniz, Allah'ın bildiği (düşman) kimseleri korkutursunuz. Allah yolunda ne harcarsanız size eksiksiz ödenir, siz asla haksızlığa uğratılmazsınız.” (Enfal, 8/60)
“Ey iman edenler! Sizi acı bir azaptan kurtaracak ticareti size göstereyim mi? Allah'a ve Resûlüne inanır, mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihad edersiniz. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır. İşte bu takdirde O, sizin günahlarınızı bağışlar, sizi zemininden ırmaklar akan cennetlere, Adn cennetlerindeki güzel meskenlere koyar. İşte en büyük kurtuluş budur. Seveceğiniz başka bir şey daha var: Allah'tan yardım ve yakın bir fetih. Müminleri (bunlarla) müjdele.” (Saff, 61/10-13)
9 Aralık 1968
Hasan Me’mûn
Ezher Şeyhi
Suud Başkadısı Muhammed b. İbrahim’in, el-Fetih hareketine maddi yardımda bulunan Hasan Abbas eş-Şerbetli’ye hitaben teşekkür mektubu:
Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla…
Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.
Sevgili kardeşim Hasan Abbas Şerbetli,
Muhterem Hocam bizleri arayarak işgal altındaki topraklarda bulunan mücahid fedailerin Siyonistlere karşı mücadelesinden bahsetti. Ayrıca sizlerin oradaki mücahit kardeşlerimize cömertçe yapmış olduğunuz maddi yardımlardan övgüyle söz ederek bu hususla alakalı bizlere birkaç fotoğraf gösterdi. Bizler de bu durumdan ziyadesiyle memnun olduk ve yüce Allah’ın sizlere daha büyük imkânlar vermesi dileğiyle sizlere dua ettik.
Doğrusu bu tür yardımlar, yaptığınız en hayırlı işlerdendir. Allah’ın sizlere bahşettiği bu imkânların, O’nun sizlere bahşettiği önemli nimetlerden biri olduğunu düşünüyoruz. Dolayısıyla bu nimetlerin şükrünü en güzel bir şekilde eda ediyor olmanız bizleri sevindirmektedir. Yaptığınız bu hayırla gıpta edilecek bir mevkidesiniz. Çünkü bu, Allah yolunda cihad etmek demektir. Sizler gibi hayırsever zenginlerimizin sayılarını arttırması için yüce mevlamıza niyazda bulunuyoruz. Çünkü onların sayısı artarsa Allah yolunda cihad etmek ve bu yolda cömertçe infak etmek gibi büyük projelere, fikirleri ve mallarıyla destek olanların sayıları da artmış olacaktır. Gerekli olan da budur.
Selam ve muhabbetlerimizi sizlere, çocuklarınıza ve tüm Müslüman kardeşlerimize iletiyor, sizleri Allah’a emanet ediyoruz.
Allah’ın selamı üzerinize olsun.
Muhammed Âl-i İbrahim
Suud Başkadısı
Necef’in en yüksek “Dini Merci’i” olan Muhsin el-Hekim’in Filistin Ulusal Kurtuluş Örgütü “el-Fetih” e maddi yardımda bulunulmasına dair fetvası:
Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla…
Soru: Sayın, Ayetullah Muhsin el-Hekim. Filistin Kurtuluş Örgütü “el-Fetih” hareketine maddi yardımda bulunmak ve Siyonistlerin gasp ettiği değerleri geri kazandırmak ve Kudüs’ü Siyonist işgalden kurtarmak amacıyla bu harekete katılmak hususundaki görüşünüz nedir?
Cevap: Bahse konu olan İslami Hareket, en faziletli hareketlerdendir. Hatta bu hareket, hikmetli bir önderlik çatısı altında yürütülüyorsa, dini gerekliliklerin en önemlisidir. Nitekim Müslümanlara zararı dokunmayan bu hareketin, en büyük zararı Siyonist düşmana verdiğini biliyoruz. Allah onları muvaffak kılsın.
Muhsin el-Hekim
Necef Dini Mercii
Irak Müftüsü Şeyh Necmuddin el-Vâiz’in fıtır sadakalarının “el-Fetih” mücahitlerine verilebileceğine dair fetvası:
Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla…
Irak Müftüsü Necmuddin el-Vâiz’den dünyanın dört bir yanındaki Müslüman kardeşlerine yönelik fetvasıdır.
İmam Ali’den (ra) “Arınan mutlaka kurtuluşa erer.” (A’lâ, 87/14) ayetinin tefsiri ile ilgili nakledilen bir rivayette; “Fıtır sadakasını veren, bayram gecesi Rabbinin adını zikredip, bayram sabah bayram namazını kılarsa kendini kötülüklerden arındırmış olur.” buyuruyor. Ayrıca Nebi (s): “Ramazan (ayının mükâfatı) yerle gök arasında bir yerde asılıdır. Fıtır sadakasının ödenmesiyle gökyüzüne yükselir.” buyurur.
Buna göre dünyanın dört bir yanındaki kadın-erkek bütün Müslümanların fıtır sadakalarını Filistin Ulusal Kurtuluş Örgütü “el-Fetih” ve onun askeri kanadı “el-Âsıfe”ye vermelerini kutsal bir görev olarak kabul ediyoruz. Çünkü onlar, ilk kıblemiz ve harem-i şeriflerin üçüncüsü sayılan Kudüs’ü, saldırgan Siyonistlerin şerrinden kurtarmak ve onların pisliklerinden orayı temizlemek için çalışıyorlar. Allah, kendi kardeşinin yardımına koştuğu sürece Müslüman bireyin yardımına koşar. Şüphesiz ki başarı Allah’tandır.
15 Aralık 1968
Şeyh Necmüddin el-Va’iz
Irak Müftüsü
İran dini lideri Ayetullah İmam Humeyni’nin “el-Fetih” hareketine destek verilmesi konusundaki fetvası:
Sayın İmam Humeyni,
Birinci soru: Zekât gibi, şer’i bir takım vergilerin “el-Fetih” gibi, şeref ve haysiyetimizi korumaya kendini adamış mücahit gruplara verilmesi konusundaki görüşünüz nedir? Bize bunun hükmünü açıklar mısınız?
Cevap: Zekât gibi şer’i bir takım vergilerin bir kısmının, Allah yolunda savaşan, şeref ve haysiyetimizi korumak üzere nöbet tutarak Siyonist düşmanı yok etmek için çalışan mücahitlere verilmesi, öncelikli bir görev addedilmelidir. Allah ve ahiret gününe inanan her Müslümanın bu uğurda tüm gayretini sarf etmesi gerekir. Müslüman ateş hattında düşmanlardan öç almak ve kötülüğü yok etmek üzere mücadele etmek (ve şehid olmak ) veya Allah’ın yardımıyla zafere ulaşmak gibi iki güzel akıbetten birini tercih etmelidir. Gerisi Allah’ın takdirine kalmıştır. Allah’ın izniyle fetihler elde etmeye söz vermiş kardeşlerimizden oluşan “el-Fetih” hareketi ve onun askeri kanadı “el-Âsıfe” ve diğer fedailer, Allah yolunda savaşan mücahitlerdir. Müslümanların, tüm güçleriyle onlara yardım etmesi gereklidir. Şüphesiz ki başarı Allah’tandır.
İkinci soru: Filistin topraklarındaki direniş hareketlerinin “el-Fetih” önderliğinde bir takım başarılar elde etmeye başlamasının ardından, bu harekete karşı tutumunuz nedir? İşgal altındaki mukaddes topraklarda şeref ve haysiyet mevzilerinde düşmanı bekleyen kahraman mücahitlere neler tavsiye edersiniz?
Cevap: Mücahit kardeşlerine ilk ve tek tavsiyem mücadelelerine kararlılıkla devam etmeleridir. Çünkü hayat, itikat ve cihattan ibarettir. Şerefsizce, zillet altında yaşamaktansa Allah yolunda cihat edip bu uğurda şehit olmak İslam inancımıza göre daha değerlidir. Bunda hiçbir şüphe yoktur. Şeref ve izzetimizi elde etmek için tüm gücümüzle mücadeleye devam etmekten başka çaremiz yoktur. Çağlar boyunca sahip olduğumuz ahlaki meziyetler bunu bizler için gerekli kılmıştır. Nitekim Yüce Allah bu konuda şöyle buyuruyor:
“Onlara (düşmanlara) karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet ve cihad için bağlanıp beslenen atlar hazırlayın, onunla Allah'ın düşmanını, sizin düşmanınızı ve onlardan başka sizin bilmediğiniz, Allah'ın bildiği (düşman) kimseleri korkutursunuz. Allah yolunda ne harcarsanız size eksiksiz ödenir, siz asla haksızlığa uğratılmazsınız.” (Enfal, 8/60)
“Ey iman edenler! Eğer siz Allah'a (Allah'ın dinine) yardım ederseniz O da size yardım eder, ayaklarınızı kaydırmaz.” (Muhammed, 47/7).
“O (düşman) topluluğu takip etmekte gevşeklik göstermeyin. Eğer siz acı çekiyorsanız onlar da, sizin çektiğiniz gibi acı çekmektedirler. Üstelik siz Allah'tan, onların ümit etmedikleri şeyleri umuyorsunuz. Allah ilim ve hikmet sahibidir.” (Nisa, 4/104)
Ey “el-Fetih” mücahitleri, “Seveceğiniz başka bir şey daha var: Allah'tan yardım ve yakın bir fetih. Müminleri (bunlarla) müjdele.” (Saff, 61/13)
Üçüncü soru: İşgal altındaki topraklarda her geçen gün etkisini hissettiren silahlı direniş ve ona karşı barbarca süren Siyonist saldırıların Arap-İslam ümmeti üzerindeki etkileri konusundaki görüşlerinizi öğrenebilir miyiz? Müslüman halkımızın gerek meddi ve gerekse manevi varlığıyla bu mukaddes cihada destek vermeye teşvik edecek ne tür tavsiyeleriniz var?
Cevap: Daha önce de dikkat çektiğimiz üzere, İslam’ın ve bazı Müslümanların içerisinde bulundukları bu tür zor durumlarda onlara destek olmak her Müslümanın görevidir. İslam’ın esaslarına sarılmak dışında, İslam’ı yüceltmek amacıyla canla ve malla Allah yolunda cihad etmekten daha önemli şer’i bir hüküm bilmiyorum. Sizler kutsal topraklardaki kadın-erkek masum kardeşlerinizin Siyonist zalim Yahudiler tarafından, kanlarının nasıl heder edildiğini, topraklarının nasıl işgal edildiğini, evlerinin nasıl yerle bir edildiğini görüyorsunuz. Bu durumda cihada devem etmekten başka çare kalmamıştır. Müslümanların da maddi ve manevi en büyük yardımlarla bu kutsal cihada destek vermeleri gerekir. Allah halis niyetlerimizin arkasındadır.
Dördüncü soru: Müslüman ülke İran’da Siyonistlerin çok önemli kurum ve sektörlerde gizli etkinlikleri söz konusuydu. Onların, bu etkinliklerini yok etmek ve ülkedeki kardeşlerimizin, Filistin’de sürmekte olan mücadeleye destek olmalarını sağlamak için İran halkına tavsiye ettiğiniz en faydalı yöntem ne oldu?
Cevap: İran halkının Filistin direnişine desteğini sağlamak amacıyla takip edilen en faydalı yöntem, Siyonist Yahudilerle ilişkileri kesmekti. İranlılar, ister ülkelerinde yaşıyor olsun, ister olmasın, Siyonistlerle olan bütün ilişkilerini kesmelidirler. Bununla kalmayarak onların hem maddi ve hem de manevi anlamda köklerini kazımaya çalışmalı; hayatın her alanında onları baskı altında tutmalıdırlar. Kısacası İran’da hayatın her alanında Yahudilere karşı iktisadi bir savaş sürdürülmeli ki, sonunda İran’la ve İran’ın Müslüman halkıyla olan her türlü ilişkilerini kesmek zorunda kalsınlar. Böylece İran halkı, Filistin’in özgür mücahitlerine maddi ve manevi her türlü desteği sunma imkânı elde edebilecektir.
Müslümanların içerisinde bulunduğu bu zor durumlar, bizlere, işgal altındaki toprakları kurtarma ve -Allah’ın izniyle- işgalcilerden öç alma görevini yüklemektedir. Şüphesiz ki bu konuda Filistin halkı üzerine düşen görev neyse, dünya üzerindeki diğer tüm Müslümanlara da aynı görevler düşmektedir. Müslümanlar, kendilerinden olmayanlara karşı tek yumruk olmak durumundadırlar. Hizipçilik, ırkçılık ve -takva dışında- kendini üstün görmek yoktur. Allah katında sizin en hayırlınız, takva bakımından en üstün olanınızdır. Allah bize yeter o ne güzel vekildir.
Ayetullah İmam HUMEYNİ
İran Dini Lideri
Ezher Rektörü Şeyh Ahmed el-Bâkûrî’nin “el-Fetih” mücahitlerine destek olmaları için İslam âlemine yaptığı çağrı:
Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla…
Hz. Ali (ra) yerden yüksek bir tepeciğe çıkarak Allah’a hamd ü sena ettikten sonra şöyle buyurdu: “Ey insanlar! Cihad, cennet kapılarından bir kapıdır. Kim bu kapıdan yüz çevirirse, Allah ona zillet elbisesini giydirir. Alçaklıktan asla kurtulamaz.”
Yedikleri basit bir kap yemeğin veya giydiklerin basit elbisenin hesabını bile düşünen, Allah yolunda ölmek için bir an bile düşünmeyen, kendi nefislerini Allah’a adayanların nezdinde cihad bu kadar önemli ise, şehirlerde müreffeh bir hayat yaşayanlar için çok daha önemli olması gerekir. Onların, bu konuda en azından öncekiler kadar hassas olmaları, imkânları nisbetinde mücahitlere destek olmaları, mücahitlerin çocuklarını ve ailelerini gözetmeleri gerekir.
İdrak etmekte olduğumuz mübarek Ramazan ayı içerisinde oruç tutunlar için fıtır sadakası vermek vacip hale gelmiştir. Çünkü Hz. Peygamberin ifadesiyle: “Oruc(un sevabı) yerle gök arasında asılı durumdadır. Fıtır sadakası vermekle ancak Allah katına yükselir.” Bugün “el-Fetih” örgütündeki mücahid fedailer, Fıtır sadakalarına en çok layık olanlardır. Allah rızasını elde etmek ve işgal altındaki toprakları kurtarmaya katkı sağlamak için onlara ödenmesi uygun olur. Ayrıca mücahid kardeşlerimizin zafere ulaşmalarında yeni imkânlar doğurur.
9 Aralık (12 Ramazan) 1968
Ahmed Hasan el-Bâkûrî
Ezher Rektörü
Ezher Üniversitesi Rektör eski Vekili Muhammed Dıraz’ın “el-Fetih” hareketinin mücahitlerine destek olmaları için İslam âlemine yaptığı çağrı:
Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla…
Efendimiz Muhammed’e(s) O’nun Ehl-i Beyt’ine, ashabına ve etbâına salat ü selam olsun. Tarihin en alçak millet olan Yahudilerin, kutsal toprakları ve ilk kıblemiz olan Mescid-i Aksa’yı barındıran Filistin’i işgal etmelerinin ardından Müslüman kardeşlerimizi Allah’ın en şerli yaratıkları (Yahudiler) tarafından, çiğnenen şeref ve mukaddesatını korumaya ve ellerinden gelen her türlü gayreti sarf etmeye çağırıyoruz. Şu an orada Filistin’in el-Fetih örgütü, Yahudilere karşı mücadele görevini yerine getirmekte ve Müslümanların şeref ve namusunu korumaya çalışmaktadır. Bu örgüt, bütün Müslümanlar tarafından canla ve malla desteklenmeyi hak etmektedir.
Müslümanlar arasında, silahlı mücadeleye katılma imkânı olmayanlar, İslam’ın şanını yüceltmek amacıyla, bu hareketin mücahit evlatlarına maddi destek sağlamak onlar için bir görevdir. Mübarek Ramazan bayramının yaklaşması dolayısıyla, fıtır sadakalarımızın, bu Müslüman mücahitlerin desteklemesi için verilmesinde bir sakınca görmemekteyiz.
9 Aralık (12 Ramazan) 1968
Muhammed Dıraz
Ezher Üniversitesi Rektör Eski Vekili
Ezher Üniversitesi Arap Dili ve Edebiyatı Fakültesi Dekanı Muhammed Nâyil Ahmed’in “el-Fetih” mücahitlerine destek olmaları için İslam âlemine yaptığı çağrı:
Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla…
Yeryüzündeki ey Müslümanlar! Ey Araplar! Ey özgür insanlar!
Allah ve İnsanlar nezdindeki mücahitlerin en şereflisi, kimsenin haberi olmaksızın canlarını Allah yolunda feda eden, insanların hayata sımsıkı sarıldıkları bir zamanda yaşamayı değersiz gören, kendileri ve eylemleri için tutulan alkışlara değer vermeyenlerdir. Onlar, kalabalık dünyanın suskun kahramanlarıdır. Herkesin konuşmaktan başka bir şey yapmadığı dünyada, eylemleriyle kendilerinden söz ettirenlerdir. Onlar “el-Fetih” hareketinin kahramanlarıdır. Onlar, bu ümmet içerisinde beklenen umuttur. Bu büyük imtihanın kurtuluş pencereleridir. Bu kahramanları selamlayın, onlara saygı duyun.
Onlara mal, silah ve her tülü imkânlarla yardım edin ki, Allah’ın izniyle zafer bu meçhul kahramanlar sayesinde gerçekleşsin.
9 Aralık (12 Ramazan) 1968
Muhammed Nâyil Ahmed
Ezher Arap Dili ve Edebiyatı Fakültesi Dekanı
Dürzi Konseyinin, Dürzi vatandaşlara yönelik “Fedakârlık ve Cihad” çağrısı:
Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla…
Uğursuz Balfour vaatlerinin yıldönümünü idrak ettiğimiz bugünde, Mekke’de İslam Âlemi Birliği (RABITA) ve Mısır’ın Kahire şehrinde düzenlenen İslam kongresinde, işgal altındaki Filistin topraklarının, ahmak Siyonist Yahudilerin işgalinden kurtarılması için İslam dünyasına kutsal cihad çağrısı yapan kararları, Dürzi Konseyi olarak desteklediğimizi ilan etmek istiyoruz. Allah’ın ve İslam ümmetinin kudretine yürekten inanan mücahidlere destek vermek, Arapların kerametini ve onların geleceğini korumak üzere her türlü desteği vermek hususunda asli görevimizi hakkıyla icra etmek konusunda son derece samimi olduğumuzu belirtmek isteriz.
Bugün, uluslararası günahkâr Siyonizm ve çirkin sömürge güçlerin yaptıkları sebebiyle, şanlı ümmetimizin şerefli tarihinde en zorlu günleri yaşamaktayız. Lübnan ve Suriye’deki önderlerimizle istişare ettikten sonra Filistin’de barışçıl bir çözümün mümkün olmadığı kanaatine vardık. Bu durumda işgal altındaki topraklarda mücadelenin ateşini alevlendirmek gerekiyor. Öyle bir mücadele başlatılmalı ki hain düşmanın tüm faaliyetleri sonuçsuz kalsın, omuzlarımıza dayadığı varlığının temellerini sarssın, yaşamını zehir hale getirsin. Ta ki Allah bu konudaki hükmünü verinceye kadar.
Biz Dürziler, çağlar boyunca fedakârlık ve iyilik membaı olduk. Büyük Arap milletimiz için şanlı bir tarih oluşturmanın mücadelesini verdik. 1925’te Suriye’deki mücadelemizi kim görmezden gelebilir. Nitekim o zaman Dürziler, kanlarıyla kahramanlık ve fedakârlık tablosu çizmişlerdi.
Bugün itibariyle Filistin meselesi, bir parçası durumunda olduğumuz İslam ümmeti için hayati öneme sahip bir meseledir. Filistin mücadelesi her türlü iyilik ve fedakârlığı hak eden bir varoluş ve şeref mücadelesidir.
Bizler bugün, geçmişten çok daha fazla Büyük Arap Tarihimizde, şerefli ve yeni bir sayfa yazmaya çağrıldık. Bu da fedailerin mücadelesini desteklemekle gerçekleşebilir. Çünkü bu mücadele, doğudan batıya her tarafa yayılmış Arapların varoluşsal (Filistin) sorunu için en etkin yöntemdir.
4 Kasım 1968
Dürzi Komitesi Adına
Avukat Adil Ebu Dirğam
Çeviri: Mehmet Seri DOĞRU
KAYNAK: İSLAMİ ANALİZ
İSLAMİ DİRENİŞ, 07 Eylul 2015 14:58
Yorumlar (0)