Atasoy Müftüoğlu'ndan Önemli Değerlendirmeler
İSLAM ÜLKELERİ, 05 Kasım 2015 16:30Üstad Atasoy Müftüoğlu’nun Yeni Şafak Gazetesi’nde yayımlanan 2 Kasım tarihli makalesini iktibas ediyoruz.
Keyfilikler, bencillikler, çıkarcılıklar
Ulus-devletler, sayıların, kalabalıkların, cemaatlerin, mezheplerin, varsa eğer, yalnızca bireysel dindarlıkla ilgili taleplerine karşılık vermeye çalışıyor. Aziz İslam Ümmeti'ne toplumsal siyasal anlamda iyilikte bulunmak için, toplumsal/siyasal sorumluluklarla birlikte, Ümmet'i temsil eden büyük bir bilinç gerekir. Günümüzde Müslümanlar İslam'a ilişkin olarak, aziz Kur'an'a ilişkin olarak ürettikleri keyfi yorumlar sebebiyle, bencil/kişisel yorumlar sebebiyle, çıkarcı/istismarcı yorumlar sebebiyle, tevhid-ümmet bilincini/ahlakını/duyarlılığını paramparça etmişler, bu parçalanmalar sebebiyle de amansız/acımasız felaketlerle karşı karşıya gelmişlerdir.
TARİH BİLİNCİ OLUŞTURAMADIK
Müslümanlar olarak modern/seküler tarih boyunca tevhid-ümmet bilincini temsil eden bir ontoloji kurmayı/yapılandırmayı, bu ontolojiyi hayatın kendisi kılmayı başaramadık. Modern seküler tahakküme boyun eğdiğimiz için, bu tahakküm karşısında sustuğumuz, sessiz kaldığımız için, İslami varoluş ve bilgi sistemi temelinde bir tasavvur/gerçeklik oluşturamadık. Müslümanlar olarak modern-seküler tarih boyunca çok zalim, çok merhametsiz, çok barbar/vahşi ikiyüzlülüklerle karşı karşıya geldik. İslam dünyası toplumları seküler tahakküm adına, ilerleme ideolojisi adına her tür şiddete, her tür teröre maruz bırakıldılar. Değişimi kaygıyla/endişeyle karşılayan, istikrarı, koşulları ve olguları yücelten katı bir gelenek sebebiyle, dokunulmaz kılınan bir gelenek sebebiyle, Müslüman topluluklar yeni bir tarih bilincine öncülük edemediler.
AMAÇ İSRAİL'İN GÜVENLİĞİ
Modern/seküler/ütopyacı tasarılar, günümüzde de, eli kanlı, faşist, militer, totaliter demokrasiler aracılığıyla Ortadoğu ülkelerini yeniden şekillendirmeye çalışıyor. Toplumlarımızı büyük bir kan ve mahrumiyet denizine dönüştüren, toplumlarımızı yaşanılamayacak hale getirerek, halklarımızı sınırsız acılara katlanarak muhacerete, göç yollarında ölümlere mahkum eden seküler/totaliter ütopya bütün bu emsalsiz/benzersiz kötülükleri, Ortadoğu bölgesinde hiç bir gücün-iradenin-yapının-hareketin, İsrail'in güvenliğini tehdit edemeyecek ölçüde zaafa uğratılmasını temin etmek için gerçekleştiriyor. Sözünü ettiğimiz proje aynı zamanda Ortadoğu bölgesinde, seküler/ırkçı/mezhepçi unsurları güçlü kılarak, bu unsurlara siyasal/kurumsal bir meşruiyet kazandırmaya çalışıyor. İçerisinde yaşadığımız dönemde Türkiye’de açıkça müşahede edilebileceği üzere, seküler kesimler, İslami hassasiyetler/tercihler karşısında, ırkçı/materyalist/ateist/terörist unsurlarla yardımlaşabiliyor, bütünleşebiliyor.
POPÜLİST UYUŞTURUCULARIN ETKİSİ
Bağımsız ve ve bütünlükçü bir İslami vizyona sahip olmadığımız için yerel çapta düşünüyor, etnik-mezhepçi sınırlar içerisinde kalarak yorumlar üretiyoruz. Müslüman alimlerin/aydınların/aktivistlerin belirleyici sosyal gücü ve etkileri yok. Bu nedenle de bu kesimler, sosyal baskı oluşturamıyor. Hristiyanlık'ta mevcut olan, ancak İslam'da olmayan, manevi aracılar, aklı, bilimsel çaba'yı ve kadın'ı değersizleştirerek, geçmişte olduğu gibi bugün de, popülist uyuşturucularla kitleleri etkisiz hale getirebiliyor.
Ulus-devlet modelinin her zaman bir çatışma/rekabet/gerilim nedeni olduğunu hatırlayabilmeliyiz. Ulus devlet'in birincil aidiyet-bağlılık biçimine dönüşmüş olması, Müslümanları, çok ilkel, çok bencil, çok bağnaz karşıtlıklara sürükleyebiliyor. İslami anlamda siyasal bir bütünlükten söz edemediğimiz gibi, kültürel bir bütünlükten bile söz edemiyoruz.
ERDEMLİ İNŞA
Aziz İslam, hepimize, bütün bir insanlığı içerisine alan engin bir ufka, engin bir bilince ve ahlaka sahip olmak gerektiğini öğretir. Yeryüzünde onurlu ve bağımsız bir İslami duruş, evrensel bilinç ve bütünlük perspektifi ile sağlanabilir. Kabile bağlarını, hizip/cemaat bağlarını aşamayan, aşkın bir aidiyet biçimini temsil edemeyenler, ancak ilkellikleri, kabalıkları, aşırılıkları ve barbarlıkları temsil edebilir. İslami çaba bireysel kurtuluşu amaçladığı kadar, toplumsal/siyasal anlamda bir toplumu, erdemli bir inşa'yı da amaçlar. İslam, yalnızca İslami bünye içerisindeki farklılıkları değil, farklı kültürleri, farklı halkları da bir araya getirme yeteneğine sahiptir.
ÇIKAR MÜCADELELERİNİN ETKİSİ
Paranın rehberliğine dayalı, sermaye uygarlığı çağında, kitlesel teknolojik değişimler hayatlarımızı altüst ediyor. Hiçbir anlamda ahlaki otoriteye sahip olmayan modern seküler dünya, bu nedenle küresel eşitsizlikleri/adaletsizlikleri derinleştiriyor. Seküler hayat tarzı ve dünya görüşü, çevremizde gördüğümüz üzere hedonist kitle kültürünü kitleselleştiriyor. Seküler hayat tarzı her tür sorumsuzluğu ve sınırsızlığı yüreklendiriyor. Bencil egoizmlerimizden kurtulamadığımız için, sınırsız bir kısırdöngü içerisindeyiz. Bu nedenle, içerisinde bulunduğumuz zaman ve mekanı dönüştürebilecek hiç bir etkinlikte bulunamıyoruz. İslami anlamlar, değerler, erdemler için mücadelenin yerini, bugün ganimet mücadeleleri, çıkar mücadeleleri alıyor. Anlam, değer ve erdemleri temsil edemediğimiz için, yoğun ve derin bir kültür birikimine sahip olmadığımız için hepimiz sayısal değerlere dönüşüyor, dönüştürülüyoruz. Teknolojik ve kültürel yenilikler, kuşaklar arası etkileşim/ilişki ve sürekliliği yok ediyor. Genç kuşaklar, yaşlıların deneyimlerine ihtiyaç duymuyor. Piyasa toplumunda maddi başarı tek ölçüt haline geliyor.
İslami Analiz
İSLAM ÜLKELERİ, 05 Kasım 2015 16:30
Yorumlar (0)