Dünyanın ortak vicdanı olmak adına, Gazze'ye insani yardım götürmek için yola çıkan Mavi Marmara Gemisine, işgalci siyonist israil'in düzenlediği saldırının üzerinden 6 yıl geçti. İnsani Yardım Vakfı(İHH)'nın da aralarında bulunduğu 6 uluslararası sivil toplum kuruluşu, 37 ülkeden, yüzlerce aktivist, işgalci israil ablukasını delerek Gazze'ye ulaşmayı hedefliyordu. Ancak 31 Mayıs 2010 tarihinde, siyonist israil, uluslararası sularda bir saldırı gerçekleştirerek, sözde uluslararası hukuku çiğnedi. Bu saldırı da 10 insani yardım gönüllüsü şehit olurken, 56 kişi hayati risk oluşturacak derecede yaralandı. 100'ün üzerinde ateşli silah ve diğer türlü yaralanmalar oldu. Yaklaşık 800'e yakın insan, çeşitli şekillerde suçlamalara maruz kaldı. Gözaltına alınıp, eşyalarına el konuldu.
İHH Yönetim Kurulu Üyesi Avukat Gülden Sönmez, saldırıdan sonraki süreçte, yaşananları gazetemize değerlendirdi. “Biz yardım gemilerini yola çıkardığımız vakitte, Gazze'deki abluka, ölümcül abluka olarak tarif ediliyordu. Bugün de halen aslında, ölümcül sonuçlarıyla bu abluka uygulanıyor. Oysa Gazze, özgür bir toprak ve biz bugün Türkiye'den, nasıl dünyanın her tarafına seyahat etme, ticaret yapma özgürlüğüne sahipsek, orada yaşayan Filistin halkı da aynı özgürlüğe sahiptir.” diyerek ablukaya dikkat çekti.
‘DÜNYA MAVİ MARMARA'YI HAKLI BULDU'
israil'in, Akdeniz'i babalarının çiftliği gibi gördüğünü söyleyen Sönmez, dünyanın önemli bir kısmının da buna sessiz kaldığını dile getirdi. Konuşmasının devamında; “Biz ise sivil kuruluşlar olarak ve insanlık ailesinin vicdan sahipleri olarak, buna itirazımızı ortaya koyduk. Bunu fiili olarak ortadan kaldırmak istedik. Saldırıdan sonra bütün dünyada, Latin Amerika'dan Japonya'ya, Balkanlar'dan Kanada'ya kadar, Afrika ülkeleri de dâhil olmak üzere, hemen hemen dünyanın bütün sokakları, israil‘i haksız ve büyük bir yanlış içerisinde buldu. Dünya Mavi Marmara'yı haklı bulup, Filistin'in yanında yer aldı. Bunu görünce elbette ki israil bu çabaların devam etmesinden duyduğu korkuyla ve dünyada israil'e karşı oluşan bu lobiye karşı bir takım aktivitelere girişti. İlk yaptığı şeylerden bir tanesi de Mavi Marmara'yı organize eden İHH ve diğer kuruluşları terör listesine alıp, susturmaya çalıştı. Dünya üzerinde hem siyasi, hem diplomatik lobiler yürüttü. Biz ise Gazze'deki kardeşlerimize yardım çalışmalarımızı sürdürdük. Uluslararası koalisyon olarak, ablukaya dikkat çekici faaliyetlerimizi sürdürdük. israil'in Filistin halkına yapmış olduğu zulmü, hukuksuz ablukanın ortadan kalkması için ve Mavi Marmara saldırısına bir şekilde dâhil olan siyasi ve askeri bütün aktörler için bir hukuk mücadelesi başlattık.” ifadelerini kullandı.
DAVA ULUSLARARASI CEZA MAHKEMESİ'NE TAŞINDI
Mavi Marmara saldırısı, ulusal düzeyde Türkiye, ABD, İspanya, İtalya, Belçika'nın hukuk mercilerine, uluslararası düzeyde ise Uluslararası Ceza Mahkemesi(UCM) ile BM İnsan Hakları Konseyi'ne taşındı. Başlangıçta bu hukuk mücadelesine önem verilmediğine değinen Sönmez; “Bildiğiniz üzere, dünyada hukuk alanı, çok önemli merhaleler kaydedebileceğiniz bir alan, zira israil de gücünü buradan alıyor. Kendi hukuksuzluğunu, dayandığı hukuk sisteminden alıyor. Biz de dünyanın dört bir tarafında davalar açtık, Elhamdülillah. Bugün israil'in önümüze milyar dolarlar serdiği ve vazgeçmemiz için her türlü teklifte bulunan israil'i, çok ciddi kıskacın içine alan, soruşturma süreçleri devam ediyor. Elbette ki israil, askerlerini bundan kurtarmak için, birçok çalışma yapıyor. Türkiye'yle anlaşmak istemesinin sebebi de bu, Türkiye'ye ön şart olarak, bu davalardan vazgeçilmesi konusunu koşuyor. Ancak ne şehit aileleri, ne Mavi Marmara gemisindeki herhangi bir kişi, ne de bu filoyu organize eden kurumlar olarak bizlerin bu davalardan vazgeçmesi gibi bir ihtimal söz konusu değil.” cümlelerini kullandıktan sonra, israil mâhkum olana kadar, bu davaların devam edeceğini belirtti.
Mavi Marmara gemisine saldırının olduğu gün, İskenderun'da Pkk tarafından Deniz Kuvvetlerine saldırı yapılmıştı. Yakalanan Pkk militanlarının israil'e çok yakın ilişkileri ve israil'den aldıkları taşeronlukla, bu saldırıyı gerçekleştirdiklerinin mahkeme dosyalarında da sabit olduğuna değinen Sönmez; “Hem o davalar, hem Mavi Marmara davaları esasen Filistin davası, Kudüs davası, bizim zerre kadar bir parçasından vazgeçeceğimiz davalar değil. İnat ve kararlılıkla ve her zamankinden daha güçlü, hukukçu ve sivil toplum birlikteliğiyle, bir vicdan sesi olarak” bu süreci yürüteceklerini vurguladı.
‘SİYONİZM, İNSANLIK İÇİN BİR TEHDİTTİR'
Bugün, Mavi Marmara saldırının 6'ıncı yıl dönümüne girildiğini belirten Sönmez, “israil Filistin'i işgal ettiğinde şöyle bir rahatlıkla kendi aralarında konuşuyorlar. Diyorlar ki; ‘Yaşlılar ölür, gençler de unutur.' Yaşlılar ölebilir, ölmüş de olabilir. Bugünün yaşlıları da ölebilir. Ama gençlerin hiçbir zaman, Kudüs davasını, sevdasını, özgür Filistin meselesini unutmayacağını dile getirdi. Sönmez; “Saldırının yıldönümü olan 31 Mayıs'ta, Türkiye'nin dört bir tarafında aktiviteler olacak. Tahmin ediyoruz ki en büyük aktiviteler İstanbul ve Diyarbakır'da gerçekleşecek, her yıl öyle oldu. Diyarbakır, Selahattin'i Eyyubi çizgisini ve bayrağını her zaman dalgalandırdı. Bu sene de İstanbul ve Diyarbakır başta olmak üzere, ülkenin dört bir tarafında israil'e ve Siyonizm'e karşı olduğumuzu, Siyonizm'in bütün insanlık ailesi için bir tehdit olduğunu, Mavi Marmara ve Filistin davalarının arkasında durduğumuzu ve özellikle yoğun genç katılımıyla gençlerin, hiçbir zaman unutmayacağını bir kez daha göstereceğiz.
Gazze'de de aktiviteler olacak, Gazze limanı sahilindeki, Mavi Marmara anıtının önünde de Gazze'li yetimler ve Filistin halkı 31 Mayıs'ta bir aktivite gerçekleştirecekler. Onlar da bu ablukanın kalkması ve özgür Filistin'e kavuşmak için, dünyadaki ve Türkiye'deki desteği dillendirecekler.”
‘TÜRKİYE HALKI israilE KARŞI DURUŞUNU, ÇOK NET ORTAYA KOYDU'
Av. Sönmez; “israil başından beri, Türkiye ile tekrar dost ve müttefik olmak istiyor. Buna ihtiyacı da var. En önemli gündem maddelerinden olan doğalgaz meselesinde buna ihtiyacı var. Zira Türkiye olmadan yapabileceği hiçbir şeyi yapamayacak. Ya da çok büyük maliyetlerle yapabilecek. Amerika ve Batı da bunu çok istiyor. Zira Türkiye ve israil ittifakı, aslında Batı emperyalizminin de Ortadoğu ve Türkiye içerisinde istediği gibi hareket etmesinin önünü açacak. Ama Türkiye halkı israil karşısındaki duruşunu, çok net bir şekilde ortaya koydu. israil normalleşme için her türlü çabayı gösteriyor. Türkiye'den özür diledi, bu önemli bir diplomatik başarıydı ve yapmak zorundaydı. 2'nci önemli mesele tazminat meselesiydi, en ciddi tartışılan konulardan bir tanesi, biliyorsunuz biz başından beri katillerin cezalarını çekmesi ve maddi, manevi verilen bütün zararların karşılanması konusunda, bir hukuk mücadelesi yürüteceğimizi söylemiştik. Ancak şunu söylemeliyiz ki, hepsinden önemlisi Gazze'ye uygulanan ablukanın kaldırılmasıdır. Biz bütün mücadeleyi bunun için veriyoruz.” dedi.
‘TAZMİNAT VERMEK, SUÇUNU KABUL ETMİŞ DEMEKTİR'
israil'in, Türkiye'ye kendini mâhkum ettirmeyecek bir teklif yaptığını anlatan Sönmez; “israil'liler diyor ki; ‘size 20 milyon dolar verelim, bu 20 milyon doları bir Yahudi lobisinin(vakıf) açacağı bir hesaba bağış yapalım. Türkiye Cumhuriyeti Devlet'i de gitsin, bu Yahudi fonundan bu bağışı alsın ve ailelere dağıtsın.' Biz bunu, bu halka yönelik bir hakaret olarak addediyoruz. Ne demek yani bir bağışta bulunmak, bir sadaka vermek... Bunu israil askerlerini koruma adına yapıyor. Çünkü eğer bir bağışta bulunursa, suçu kabul etmemiş oluyor. Bir kuruş bile tazminat ödemek durumunda kalırsa, askerlerinin suçunu kabul etmiş olacak. Umut ediyoruz ki, Türkiye böyle bir tarzda tazminat ödenmesini kabul etmez. Şehit aileleri, bu şekilde gelecek bir parayı, israil trilyonlar olarak ödese bile, kesinlikle kabul etmeyeceklerini açıkladılar. Ve bunu kendilerine ve şehitlerin manevi şahsiyetlerine bir hakaret olarak algıladıklarına dair bir basın açıklaması yaptılar.” sözlerini kullandı.
Önemli bir diğer konunun da, davaların düşmesi meselesi olduğunu söyleyen Sönmez; “Daha önce Sayın Cumhurbaşkanının şöyle bir açıklaması olmuştu, “Biz bu davalara karışmayız, zira bu davalar kan sahibinin hakkıdır. Bu davalarda hüküm vermek, söz söylemek bize düşmez.' demişti. Umut ediyoruz ki, bu çizginin arkasında dururlar. Biz israil'lilerle en iyi ilişkinin, sıfır ilişki olduğuna inanıyoruz. Bu konuda açık, net bir şekilde tavrımızı ortaya koyuyoruz. İşgal edilmiş Filistin topraklarından, israil'in defolup gitmesi ve Filistin'in özgür bir şekilde, kaybettiği bütün topraklarına kavuşmasını arzu ediyoruz. Şunu da söyleyelim yarın bir antlaşma söz konusu olsa da, İHH çizgisi değişmez. İHH davalarından vazgeçmez. Filistin ve Kudüs mücadelesinden vazgeçmez.” diyerek geri adım atmayacaklarını vurguladı.
israil'in, Türkiye ile antlaşmak için ısrarlarını sürdüreceğini belirten Sönmez; “Buna can atan bürokratlar olduğunun farkındayız. Belki Türkiye'nin sıkışmışlıklarını aşma adına atılan adımlar, iyi niyetle reel politik bunu gerektiriyor diye, uğraşan siyasetçiler de olabilir. Biz şunu biliyoruz, israil hiçbir anlaşmasına uymaz. Bugün Türkiye ile antlaşma imzalar, yarın Gazze'yi bombalar. Mescid-i Aksa'ya girer. Postallarıyla Kur'an-ı Kerim'i çiğner. Türkiye'nin israil'le anlaşması halinde, Filistin konusundaki dik duruşu,‘One Minute' ile sembolleşmiş olan ve İslam Ümmetine ve gençlere muazzam bir örnek olan duruşunu kaybetmiş ve tabiri caizse bu mücadelede diz çökmüş olur. Biz hiçbir antlaşmaya, Türkiye'nin hiç bir şekilde yanaşmaması gerektiğini düşünüyoruz.” ifadelerini kullandı.
doğruhaber gazetesi