İslami Cihad: 'Hamas'ın 1967 Sınırları İçerisinde Bir Filistin Devleti'ni Kabul Etmesini Hoş Karşılamıyoruz'

Filistin İslami Cihad Hareketi Genel Sekreter Yardımcısı Ziyad Nahhale, hareketin “Uygun olmayan” bir zamanlamada gelen Hamas’ın yeni siyaset belgesi hakkındaki değerlendirmelerini paylaştı, konuyla ilgili sorulara yanıt verdi.  

Görüntülenme: 2428 Tarih: 10 Mayıs 2017 13:02
İslami Cihad: 'Hamas'ın 1967 Sınırları İçerisinde Bir Filistin Devleti'ni Kabul Etmesini Hoş Karşılamıyoruz'

Nahhale, Filistin el Yevm internet sitesinin 1967 sınırları içinde kurulacak bir devletin kabul edilemez olduğunu belirterek İslami Cihad’ın böyle bir çözümü reddettiğini kaydetti. Nahhale, Hamas’ın yeni açıkladığı siyaset belgesinde 67 Sınırlarında bir Filistin Devleti’nin kabul edilmesiyle ilgili ulusal bir konsensüs olduğu yönündeki iddiaya “67 Sınırlarında bir devleti kabul etmeyenler milli değil mi, uzlaşmadan mı kaçıyorlar?” sorusuyla yanıt verdi. Bu tarz yaklaşımların silah arkadaşlarının duygularını rencide ettiğini belirten Nahhale, Hamas ve Cihad’ın direniş ve özgürlük projesinde ortak olduklarını kaydetti.
 
Filistin Özerk Yönetimi Başkanı Mahmut Abbas’ın Washington ziyaretine, Trump’la gerçekleştirdiği buluşmaya, bu buluşmanın Filistin davasının geleceğine yönelittiği tehditv ve risklere değinen İslam Cihad yetkilisi, röportajda Gazze kuşatmasına, tutsakların başlattığı açlık grevi eylemlerine ve Kudüs İntifadası’na değindi.
 
Amerikan Başkanı’nına bel bağlanılmasını ve onun Filistin davasına adil bir çözüm üretme gücüne sahip olduğunun iddia edilmesini de eleştirdi. Nahhale, Abbas’ın Trump’l abuluşmasının İsrail’in istediği şartlarda müzakere masasına geri dönmek olduğunu ifade ederek Trump’ın Abbas’ı son derece sıcak bir şekilde karşılamasının Abbas’ı aldatmaya ve Filistin davasından taviz vermesini sağlamaya dönük bir rüşvet olabileceğine de işaret etti. Nahhale, Başkan Abbas’ı Filistin Özerk Yönetiminin Gazze’ye yönelik politikalarından vazgeçmeye çağırarak Filistinli tutsakların başlattığı açlık eylemlerine destek vermesini ve güvenlik koordinasyonuna bir son verilmesini talep etti.
Röportajın tam metni:
 
Soru: Hamas, yeni bir siyaset belgesi yayınladı. Bazıları bu yeni siyaset belgesini HAMAS’ın siyasi açıdan gelişmiş bir adım olarak değerlendirenler var. Bazıları ise bu belgeyi Hamas’ın Filistin davasından verdiği bir taviz olarak değerlendiriyor. Bazıları ise bu belgede yeni bir şey olmadığını ifade etti. Bu çerçevede İslami Cihad Hareketi Hamas’ın bu belgesini nasıl değerlendiriyor?
 
Öncelikli olarak söylemek isterim ki HAMAS’la biz direniş ve özgürlük yolunda ortak iki hareketiz. Aslında bu çok önemli belgeyle ilgili kendilerine tebriklerimizi iletmek isterdik ancak açıkçası kardeşlerimizle karşılıklı nasihatleşme babında, bu belgede yer alan bazı noktalardan memnun olduğumuzu söyleyemeyeceğiz. Siyasi tavır bakımından evet, belgede ileri noktalar var, gelişme kaydedilmiş diyebileceğimiz hususlar mevcut. Ancak bu gelişme diyebileceğimiz husus, uluslararası meşruiyet şemsiyesi altında çözüm arayışı yönünde.
 
Daha önce bu yoldan gitmeyi deneyerek bu noktada tecrübe sahibi olanlar, bu yeni gelişmeye yönelik endişelerini dile getiriyor, bunu bir taviz olarak okuyorlar. Görüşlerdeki farklılıklara rağmen Biz HAMAS’a güveniyoruz, onların acele etmemesini, bize düşmanlık gösterenlere değil halkımıza ve ümmetimize dayanmasını istiyoruz. Ama belgede yeni bir şey yok diyenlere gelince bu bence doğru değil. Zira HAMAS’ın on yıl boyunca söylediği farklıydı. Bu farklılıkları belgeli bir şekilde ve tek bir vesika içerisinde ifade etti. HAMAS daha önce de FKÖ’nün programıyla uyumlu bir şekilde “Tutsaklar Belgesi”ne imza atmış ve HAMAS’ın misakından uzaklaşmıştı.
 
Soru: Peki, İslami Cihad Hareketi’nin bu belgenin muhtevasına dair görüşleri nelerdir?
 
Şüphesiz biz özellikle bu yeni siyaset belgesinde ortaya konulan ve filistinlinin ve Filistin halkının haklarına yönelik burada geçen vurguları bunların bir kez daha altının çizilmesini onaylıyoruz. Örneğin dönüş hakkına vurgu yapılması, silahlı direnişe olan bağlılık, İsrail devletinin tanınmaması gibi hususlar bizim desteklediğimiz konular ancak, Hamas'ın 1967 sınırları içerisinde bir Filistin Devleti'ni kabul etmesini hoş karşılamıyoruz. Zira bize göre bu Filistin mücadelesinin temel ilkelerinin ihlalidir ve özellikle de Filistin Kurtuluş Örgütü'nün bizi sokmuş olduğu çıkmazın, çözümsüzlük durumunun yeniden üretilmesinden başka bir işe yaramaz. Ayrıca Hamas'ın bu yeni bir siyaset belgesindeki 20. madde de 1967 sınırları çerçevesinde bir devleti kabul etmesini doğru bulmuyoruz. Hamas’ın 67 sınırları içerisinde bir devlet meselesini bütün Filistinli grupların üzerinde konsensus sağladığı bir madde olarak tanımlaması doğru bir tanımlama değildir ve gerçeği yansıtmamaktadır.
 
Soru: Bunu biraz açabilir misiniz ve özellikle de sizin bu konudaki tutumunuzu...
 
Her şeyden önce 4 Haziran hattını (1967 yılında işgal edilmiş topraklardan çekilmeyi) Filistin Devleti'nin sınırı olarak kabul etmek aynı zamanda bu devletin etrafında bulunan Filistin topraklarında bir başka devletinin yani İsrail’in kurulmasını zımnen itiraf etmektir. Özetle biz şu anda iki devletli çözümle karşı karşıyayız, bunu da zaten daha önce FKÖ kabul etmiş İsrail ise bunu hayata geçirmeyi reddetmişti.
 
İkincisi bu 67 sınırları çerçevesinde bir devletin tanınmasının Filistin'de killi mutabakatla kabul edilen bir nokta olduğunu söylemek ne anlama geliyor? Yani İslami Cihad ve benzeri başka Filistin hareketler gibi iki devletli çözümün reddedenler, milli değil mi? Onlar Filistinlilerin kendi aralarında bir uzlaşmaya karşı mı? Bu yüzden diyoruz ki “bu yaklaşım biçimi, başarılı ve doğru bir yaklaşım biçimi değildir ve direniş gemisi içerisinde birlikte yolculuk eden silah arkadaşlarının duygularına hakarettir.” Bunun gerçekleri yansıttığını düşünmüyoruz çünkü Hamas kendi programının Fetih hareketinin programında farklı olduğunu söylüyor ama kendisinin ki devletli çözüme onay verenlerin içerisine koyuyor, bu konuda bir konsensus olduğundan bahsediyor. Biz de diyoruz ki iki devletli çözümü reddeden tek bir Filistinli dahi varsa burada bir uzlaşma yoktur, burada ulusal bir konsensus'tan bahsedilemez.
 
Soru: Fetih hareketi bu yeni siyaset belgesini olumlu bulduğunu açıkladı ancak Fetih’in bazı liderleri Hamas'ın bu yeni siyaset belgesi ile gelecekte İsrail'le müzakereler konusunda Fetih ve Filistin Özerk yönetimine alternatif olmayı amaçladığını söyledi. Özellikle de Halit Meşal'in Doha da yaptığı basın açıklamasında anlattıklarının bu olduğunu ifade ettiler Siz ne düşünüyorsunuz ?
 
Her Filistinli grup, kendi düşüncesini açıklayabilir herkes ortaya koyduğu tutum ve davranışlarının sorumluluğunu yüklenir ancak kimse başka bir grubu geleceğe ilişkin niyetleri ile ilgili yargılayamaz. Bizim tutumumuz şu an siyaset belgesinin içerisinde bulunan konular ve bu konulara ilişkin Hamas içerisindeki kardeşlerimizin yaptıkları yorumlarla ilgilidir. HAMAS’ın içinden geçmekte olduğu koşullar ya da seçimler meselesi gibi konuları bir kenara bırakırsak biz bu belgenin yayınlanma zamanının uygun olmadığını düşünüyoruz. Bazıları bu belge ile ilgili “Herkes Hacc’den dönerken HAMAS hacca mı gidiyor?” şeklinde tepki gösterdi. Bununla kastedilen Barış müzakerelerinin fiyaskoyla sonuçlanması ve iki devletli çözüm ile ilgili herhangi bir fırsatın kalmamasıdır. Zaten Netanyahu daha önce bu çatışmanın çözümlenemez bir şey olduğunu söylüyor.
 
Burada bir direniş hareketi olarak bizi ilgilendiren şey, Barış Süreci’nin başarısızlıkla sonuçlanmasıdır. Aslında son 25 yıldır sürdürülen Filistin davasında takip edilen sürecin yeniden gözden geçirilmesi gerekiyordu. Direniş ve bağımsızlık temelinde yeni bir stratejiye dayalı bir çizgi geliştirilmesi gerekiyordu. Bize göre Hamas'ın bu belgesi, Filistinlilerin geçmişe ilişkin yanlış tutumlarını gözden geçirmesini imkansız kıldı ve Fetih’i, Filistin Kurtuluş Örgütü’nü barış müzakerelerine daha fazla bağlı kalmaya itti. Çünkü direniş çizgisini savunanlar -ki bunların bir kısmını Hamas temsil ediyordu- şu anda programlarının bir bölümünden feragat ediyor. Halbuki yıllardır kendileri taviz anlamına gelen bu programın iptal edilmesini ve direnişten yana tavır konmasını istemişti.
 
Soru: Peki sayın Halit Meşal'in CNN kanalında yaptığı açıklamaları ve özellikle de Amerikan Başkanı Trump’a, Hamas belgesinin Filistin-İsrail çatışmasında adil bir çözümü gerçekleştirme fırsatı sunduğu yönündeki çağrısını nasıl değerlendiriyorsunuz ?
 
Maalesef Hamas içerisindeki bazı kardeşlerimizin, bazı liderlerinin yaptığı açıklamalar ya da ortaya koyduğu tutumlar onu seven ya da onun müttefiki olan bazı insanları rahatsız etmiş olabilir. Hatta bu, insanları, ilan edilen yeni siyaset belgesinden daha fazla endişeye sevk etmiş olabilir. Kardeşimiz ve Aziz dostumuz Halit meşal, ABD'nin İsrail'e olan kör ve mutlak desteğini başkalarından daha iyi bilir. Netanyahu ile ciddi anlaşmazlıkları olan Barack Obama herhangi bir şey yapamadı da, Trump gibi İslam düşmanı Müslüman aleyhtarı kızını bir Yahudi ile evlendiren bir fanatik biri mi bu konuda bir şey yapacak, adil bir çözüm sunacak? Ben burada tabii özellikle de Trump’ın davet edildiği ve bu yeni siyaset belgesi ile birlikte ortaya çıkan fırsatın değerlendirilmesinin talep edildiği adil çözümle neyin kastedildiğini anlayamıyorum. 1967 sınırları Adil bir çözüm mü? Oslo anlaşması, Filistin Kurtuluş Örgütü'nün İsrail'i tanıması, Arap girişimi, bütün bunlar ABD ve İsrail açısından bir fırsat ortaya çıkarmadı da israil’i tanımadığını ifade eden Hamas belgesi onlar açısından bir fırsat olarak değerlendirilecek ve bunu kabul edecekler öyle mi ?
 
İsrail Filistinlilere 1967 sınırları içerisinde bir devlet verecek olsaydı -ki Yahudi yerleşimcilerin yaklaşık ¾’ü bu topraklarda, yani Batı şeria ve Kudüs'te bulunmaktadır- bunu Yaser Arafat'a, Mahmut Abbas’a verirdi. Hamas bunu biliyor, bütün dünya bunu biliyor. Öyleyse neden Filistin topraklarından bir karış bile olsa, taviz verdiğimiz noktasında bir şüphe oluşturalım ya da şüphe oluşturacak bir tutumun içerisine girelim ki?
 
Soru: Mahmut Abbas'ın Beyaz Saray’a ziyareti hakkındaki değerlendirmeleriniz nelerdir? Özetle yeni Amerikan yönetiminin Filistin davasına ilişkin tutumunu nasıl görüyorsunuz?
 
Açıktır ki Filistin davası ile ilgili olarak Trump yönetimi İsrail'in bakış açısını benimsemektedir. Herşeyden önce bu yaklaşım, müzakereler yapmak için müzakereler siyasetine dönüş anlamına gelmektedir. Buradaki amaç, zaman kazanmak ve giderek Yahudi yerleşim birimleri inşaatlarının artmasıyla birlikte yeni bir emrivakide bulunmaktır. Filistin topraklarının yapısının değiştirilmesidir mukaddesatının tehdit edilmesidir. Trump hiçbir şey vaat etmedi, kendinden önceki Amerikan başkanlarından farklı olduğuna dair herhangi bir işaret de vermiş değil. Eğer bir farklılık varsa bu da olumluya doğru değil olumsuza doğrudur. Ne Trump ne de Siyonistler, gündemlerinden tamamen düşmüş bulunan iki devletli çözüme ilişkin herhangi bir bağlılık hissetmemektedir. Amerikan Büyükelçiliği'nin Telaviv’den Kudüs’e taşınması noktasında herhangi bir askıya alma ya da bu işlemi durdurma gibi bir vaatte de bulunmamıştır. Hatta Filistin halkına ve davasına katkı sağlayabilecek herhangi bir işaret vermiş değildir şu ana kadar.
 
Mahmut Abbas'ın Trump’la olan buluşmasına gelince bu, bize göre bir halkla ilişkiler çalışmasıdır, reklamdır. Filistin halkına yönelik beklentiler ve birimlerinin yeniden pazarlanmasıdır, Siyonist Düşmanla imkansız Barış noktasında ölü umutları ihya etme çabasından başka bir şey değildir. Ancak Amerikan yönetiminin bölgesel barışla ilgili olarak atmayı planladığı diğer adımlarla birlikte düşünüldüğünde bunun oldukça tehlikeli olduğu söylenebilir.
 
Soru : Amerikan Başkanı Trump'ın Mahmut Abbas’ı sıcak bir şekilde karşılamasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Kaldı ki bu karşılama Amerikan yönetimi içerisinde de süpriz olarak değerlendirilmişti.
 
Bu sıcak karşılama bize göre bir açıdan mükafat olarak değerlendirilebilir diğer açıdan da rüşvet. Zira Filistin Özerk Yönetimi’ne bağlı güvenlik güçlerinin İsrail ile birlikte Filistin halkının direnişinin ve intifadasının bastırılmasında gerçekleştirmiş olduğu katkılar ve yapmış olduğu güvenlik koordinasyonu nedeniyle bir mükafat olarak değerlendirilmesi mümkündür. Bu açıdan bakıldığında Filistin Özerk Yönetimi’nin siyonist düşman için bu kadar gayret göstermesi, Amerikalıları dumura uğratmış olabilir. Öyle ki Trump buna inanamadı. Öte yandan Trump'ın hazırlamakta olduğu tarihi anlaşmanın kabul edilmesi için bir rüşvet olarak verilmiş olabilir, böyle bir şey olursa bu büyük bir felaket demektir.
 
Soru: Peki bu anlaşma ile ilgili herhangi bir bilgi var mi ?
 
Tek bir kelimeyle Filistin davasının tasfiyesi ve İsrail'in İstediklerinin kabulü. Bu kadar yeter.
 
Soru: Mahmut Abbas'ın Gazze şeridine ilişkin tehditlerini hayata geçireceğini düşünüyor musunuz ve bu konudaki tutumunuz nedir?
 
Evet biz tehditlerin ciddi olduğunu düşünüyoruz. Filistin Özerk yönetiminden önce bölgesel ve Uluslararası bir taleptir bu. Amaç Gazze şeridindeki durumun çökmesine neden olacak bir kaos durumu yaratmaktır. Bizim bu tehditlerle ilgili tutumumuz Filistin halkının toplu cezalandırılmaya maruz kaldığı şeklindedir. Filistin Özerk Yönetimi, artık Gazze şeridine uygulanan zalim kuşatmanın destekçisi olmaktan çıkartılıp doğrudan aktif olarak bu kuşatmaya katılan bir güç olması anlamına geliyor. Mahmut Abbas'ın ve Fetih hareketi içerisinde akıl sahibi kardeşlerimizin bu tutumunu gözden geçirmelerini temenni ediyoruz. Eğer böyle bir şey söz konusu olursa Gazze şeridi bir barut fıçısına dönmüş durumda olduğundan büyük bir patlama yaşanabilir ve bu patlamanın ateşi bu suça ortak olan herkesi yakacaktır.
 
Soru: Bu olayların önüne geçmenin bir yolu var mı? Yani Ulusal Barış gerçekleşirse ve bölünme sona ererse bu patlamanın önüne geçilebilir mi?
 
Biz defalarca ulusal mutabakatın şu anki koşullarda gerçekleşmesinin zor olduğunu, gerçekleşemeyeceğini söyledik zira bunun koşulları ne Fetih tane de Hamas hareketinde mevcut. Süreci tersine çevirecek olan tek şey, Filistin halkının ve Filistin davasını bu zor koşullarda koruyacak olan şey herkesin Filistinli tutsaklara, bu kahraman kardeşlerimize destek vermesi, onlarla dayanışma içerisinde olmasıdır. Böylelikle göz ardı edilmiş olan, görmezden gelinen Kudüs intifadasını selamlamış olur ve böylelikle hem tutsakları hem de süreci kurtarmış oluruz.
 
Ama maalesef Filistin davası yetkiler ve otorite ile ilgili bir takım hesaplaşmalar zeminine kaymakta ve birileri esirlerimizin tam da onur ve özgürlük savaşına girmiş olduğu şu günlerde onlara sırtını çevirmektedir.
 
SoruFilistin Özerk Yönetimi, açlık grevlerine destek verdi ve bunu ilan etti. Tutsaklar Bakanlığı da tutsaklarla ilgili düzenlenen etkinliklere katıldı. Bunun dışında Filistin Özerk yönetiminin tutsaklara nasıl bir destek vermesi gerektiğini düşünüyorsunuz?
 
Özerk Yönetim’in yapması gereken şey, siyonist düşmanla işbirliği ve koordinasyonu durdurmasıdır. Fetih hareketinin evlatları hapishanede ölüm tehlikesi ile yüzleşiyorken, gardiyanların kılıcı tepesinde duruyorken öte taraftan Fetih içerisinde ya daha Özerk yönetiminin istihbarat aygıtında çalışan kardeşi ya da arkadaşının Kudüs intifadasına kılıç kaldırması, İntifada'nın evlatlarını takip eden, onları kuşatan, halkımızın evlatlarını tutuklayan, onu en basit insani haklarından mahrum eden İsrail güvenlik güçlerine her türlü bilgiyi sunması düşünülemez.
 
Öte yandan Filistinli tutsaklar özgürlük ve onur için baş kaldırıp açlık eylemlerine başladıklarında eğer Özerk Yönetim, siyonist cellatlara dur demiyorsa, onlara baskı yapmayı düşünmüyorsa, onları güvenlik koordinasyonunu durdurmakla tehdit etmiyorsa sizce bu garip değil mi?
 
Özerk Yönetim şu anda büyük bir sınavla karşı karşıya. Öncelikle Fetih hareketinin gençleri karşısında büyük bir sınav verecek ardından Filistin halkı ve yeryüzünün onurlu ve özgür insanları karşısında bir testten geçecek.
 
Bizim Otoritenin yani Filistin Özerk yönetiminin kutsalının, kırmızı çizgilerinin ne olduğunu bilmek istiyoruz. Özerk Yönetim için hangisi daha önemli, Filistinli kardeşi mi yoksa işgalci İsrail yönetimi mi?  
 
KUDÜS HABER

Yorumlar