DR MAHMUT ACAR YAZDI: TÜRKİYE İSRAİL İLE NORMALLEŞİYOR MU?

Konumuz normalleşme olunca insanın aklına güzel ve doğal şeyler gelmesi gerekmektedir. Ancak söz konusu olan normalleşme Ülkemiz ile İsrail arasında olma ihtimalinden dolayı mesele değişmektedir. Çünkü İsrail devleti kelimenin tam anlamıyla bir terör devletidir. 

Görüntülenme: 726 Tarih: 05 Şubat 2022 15:42
DR MAHMUT ACAR YAZDI: TÜRKİYE İSRAİL İLE NORMALLEŞİYOR MU?

Türkçeye, Fransızcadaki “terreur” sözcüğünden geçen “terör” sözcüğünün kökeni, Latincedeki “terror” sözcüğüne dayanmaktadır. Latince “terror” sözcüğü, “terreo” fiilinden türemiştir. “Terreo” fiilinin anlamı “korkutuyorum” demektir. Buradan türeyen “terror” ise “büyük korku, dehşet, dehşet nesnesi veya korku objesi” gibi anlamlara gelir.

Fransızca Petit Robert sözlüğünde “bir toplumda bir grubun halkın direnişini kırmak için yarattığı ortak korku” olarak tanımlanır. Oxford İngilizce Sözlük’te “genellikle siyasal nedenlerle, halkın gözünü korkutmak ve halkı yıldırmak için dehşet öğesini kullanmak” olarak tanımlanır. Türk Dil Kurumu Sözlüğü’nde, “yıldırma, cana kıyma ve malı yakıp yıkma, korkutma, tedhiş” olarak tanımlanır.

Siyonist İsrail devleti ise yukarıdaki tanımların hepsine hatta daha fazlasına sahiptir. Çünkü Osmanlı İmparatorluğu yıkılmadan önce Filistin topraklarında yaşayanların tamamını sadece Müslümanlar oluşturmamaktaydı. Ancak Siyonist Lider Herzl’in hatıralarına göre Nevlinski, Herzl’in ‘Filistin topraklarını satın almak’ tasarısını Sultan’a sunmuş, bunun karşılığında Osmanlının bütün borçlarının ödenmesini teklif etmiş, fakat Abdülhamid Han’dan Herzl’in bütün hayallerini suya düşürecek olan şu meşhur cevabı almıştır: “Ben bir karış dahi olsa toprak satmam, zira bu vatan bana değil, milletime aittir. Milletim bu imparatorluğu kanlarını dökerek kazanmışlardır.” Bunun üzerine Siyonistlerin emriyle Avrupalı, Amerikalı ve diğer emperyalist devletler birleşip birinci dünya savaşını çıkardılar ve Osmanlıyı yıktılar. Ardından da dünyanın çeşitli bölgelerindeki Yahudileri Filistin’e yerleştirmeye başladılar, onları silahlandırdılar ve yerli halkın üzerine saldırttılar.

8 Mayıs 2021’de Diyanet İşleri Başkanı Sayın Erbaş’ın da dediği gibi böylece yerli halkın tüm imkânlarına el konulmuş, çeşitli baskı ve uygulamalarla halk, şehirleri terk etmeye zorlanmıştır. Bu bilinçli istila politikalarıyla dünyanın değişik ülkelerinden -zaman zaman zorlama ve şantajlarla- Yahudiler, Filistin topraklarına taşınmaya başlanmıştır. Küçük alanlarda başlayan toprak istilası, her geçen gün Yahudi nüfusun arttığı planlı bir işgale dönüşmüştür. Böylece Filistin topraklarının işgaliyle başlayan süreçte Müslümanlar; baskı, zulüm, işkence ve hatta katliama maruz kalmış, her türlü hak ve özgürlükten mahrum bırakılmış, tüm imkânları talan edilerek gasp edilmiştir. Dünyanın gözü önünde bir gasp yaşanmaktadır. Neticede İslam coğrafyasının merkezinde bir avuç azınlık olarak inşa edilen işgalci bir topluluk, başta Batılı devletler ve Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere bir takım güç merkezlerinin de desteği ile uluslararası hukuku, ahlakı, diğer inançların kutsallarını hiçe sayan pervasız ve şımarık tavırlarıyla Ortadoğu’da barış ve huzurun önünde en büyük engel haline gelmiştir. Zira kendi güvenliğini oluşturabilmek için Ortadoğu’daki bütün kaos, kargaşa, çatışma ve savaşların arkasında Siyonist İsrail yer almaya başladı. Hatta ülkemizde yaşanan darbelerin, cinayetlerin, faili meçhullerin, özellikle FETÖ’nün ve PKK’nın arkasında da bunlar durdular ve durmaya da devam etmektedirler.

Bu nedenle Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan farklı tarihlerde yaptığı konuşmalarda İsrail devletinin ve yerleşimcilerinin katil, cani, terörist olduğunu hep dile getirmiştir.

Örneğin “one minute” çıkışı hafızalardan silinmedi. 29 Ocak 2009 tarihi, Davos’un 48 yıllık tarihine kazındı. Zira Davos’ta İsrail Cumhurbaşkanı Peres’in sözlerine tepki gösteren Başkan Erdoğan, “suçluluk psikolojisiyle sesiniz yüksek çıkıyor. Siz öldürmeyi çok iyi bilirsiniz” demiştir.

Ancak şimdi eğer İsrail ile normal bir sürece girilirse “one minute” efsanesinin sonu gelmiş olmayacak mı? İnsanlar alay etmeyecekler mi? O tarihten beri “bu bir oyundur” diyenler haklı çıkmış olmayacaklar mı? Keza Abdülhamit Han Hazretlerinin dediği gibi kanla alınan ve parayla satılmayan vatan toprakları üç beş kuruş karşılığında satılmış olmayacak mı?

22 Eylül 2011’de Sayın Erdoğan katıldığı bir programda, “İsrail karşıtı söylemlerin arkasında, Arap devletleri arasında daha fazla saygınlık ve popülarite kazanma niyeti mi var?” şeklindeki soru üzerine, “Şunu açık konuşayım. Bizim bir popülarite derdimiz yok. Biz doğruyu, hakkı söylemek zorundayız. Adaletin gereği bu. Benim partimin adı Adalet ve Kalkınma Partisi. Önce adalet. Adalet olmadan kalkınma olmaz” dedi. Başbakan Erdoğan sözlerini, “Eğer bir yerde zulüm varsa biz bu zulme seyirci kalamayız. Burada bir zulüm var. Hele hele benim 9 vatandaşımın öldürülmesi olayı aslında bir savaş sebebidir. Ama biz bunu bir savaş sebebi bile saymadık. Büyük devlet olmanın gereği sabrettik” diye sürdürdü. “Ama bunu, İsrail'in saldırısını bir savaş sebebi olarak görüyorsunuz değil mi?” sorusunu Erdoğan, “Gereğinde bu da yapılır. Ama biz büyük devlet olmanın gereği olarak buna sabırlı davrandık. Acaba Amerika’nın vatandaşlarının böyle 9 tanesi uluslararası sularda herhangi bir devlet tarafından öldürülmüş olsa ‘iyi yaptınız’ der mi? Hoş karşılar mı? Bizim bakışımız, yaklaşımımız da şu anda budur” diye yanıtladı.

19 Kasım 2012’de kendi hesabından attığı bir Tweet’te “İsrail bir terör devletidir” diye yazmıştır.

Ancak şimdi eğer İsrail ile anlaşma yapılırsa teröristlerle anlaşma yapılmış olunmayacak mı? Haktan ve adaletten yüz çevrilmiş bir duruma düşülmeyecek mi? Filistin’deki ve Ortadoğu’daki zulümlere seyirci kalınmış olunmayacak mı? Mavi Marmara gemisinde şehit olan vatandaşlarımızın kanı yerde kalmış olmayacak mı? Siyonist İsraillilere “şehit olanları iyi ki öldürdünüz” diye şöylenmiş olunmayacak mı?

26.7.2014’de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CNN International'dan Becky Anderson'ın sorularını yanıtladı. Erdoğan, eski İsrail Başbakanı Ariel Şaron'un kendisine söylediği, “Hayatımda en mutlu olduğum anlar Filistin'de tankların üstünde olduğum zamanlardı” sözünü hiç unutamadığını dile getirerek, “Dünya, İsrail'e karşı suskun. Ama biz sessiz kalmayacağız” dedi. Gazeteci Anderson'ın, “İsrail'in Nazileri anımsattığından ve soykırım yaptığından bahsetmiştiniz. Yorumlarınızın arkasında mısınız?” sorusu üzerine Erdoğan şöyle dedi: “Tamamıyla arkasındayım. İsrail'in Gazze'ye yaptığı, Hitler'in onlara yaptıklarını aşmıştır. Biz Hitler'in yaptıklarını ve İsrail'in yaptığı soykırımı kabul etmiyoruz… İsrail böyle bir şeye (ateşkese) yaklaşmıyor ve ölüm kusuyor, kan kusuyor… Sürekli teyakkuz halinde uyuyorum. Ülkemin içindeki bölücü terör örgütü ile mücadelede acaba herhangi bir yerden bir ölüm haberi gelecek mi? Ancak şu anki durumu sorarsanız, tek endişem sadece Filistin, Filistin, Filistin.”

Ancak şimdi eğer İsrail ile olağan bir sürece girilirse onun zulümlerine sessiz kalmış olmayacak mıyız? Terör devleti İsrail hakkında şu ana kadar söylemiş olduklarımızdan yüz seksen derece dönmüş olmayacak mıyız? Filistin diye bir endişeyi aklımızdan çıkarmış olmayacak mıyız?

10 Aralık 2017’deki konuşması sırasında İsrail'in yıllar içinde topraklarını genişletmesini haritalarla gösteren Erdoğan şöyle dedi: “1947-67 arasında Filistin küçülmeye başladı. 1967’de İsrail iyice büyüdü. Geliyoruz bugüne. Mevcut durum. Şu anda İsrail ne oldu, bugün ve Filistin ne oldu? Filistin mazlum, mağdur. İsrail tam bir işgal devleti. Dünyanın almış olduğu hiçbir kararı bugüne kadar bu İsrail tanımamıştır.” Genç bir erkeğin gözaltına alınma anındaki fotoğrafını gösteren Erdoğan, “İsrail terör devletidir, terör. 14 yaşındaki çocuğu, gözleri bağlı olarak bu teröristler bakın ne halde sürüklüyorlar” ifadelerini kullandı.

Ancak şimdi eğer İsrail ile anlaşma yapılırsa devlet terörüne destek vermiş olmayacak mıyız? Onların Filistin’i tamamen işgal etmelerine göz yummuş olmayacak mıyız? Kadınları, çocukları, kızları, genç delikanlıları sürüklemelerine onay vermiş olmayacak mıyız?

10.12.2017’de Sayın Erdoğan şöyle dedi: “(ABD’nin Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanımasına ilişkin kararını) Trump'un açıklaması bizim için zaten bir yok hükmündedir. Bunun bir kıymetiharbiyesi yoktur. Orayı başkent olarak ilan etmenizin, büyükelçilik binanızı oraya taşımanızın bizim nezdimizde bir kıymetiharbiyesi yoktur. Yok hükmündedir. Ülkemizin merkezinde yer aldığı coğrafya kasvetli günler yaşıyor. Türkiye barış, istikrar ve güvenlik için çalıştıkça birileri de savaş için gayret sarf ediyor. Birileri İslam dünyasını gözyaşına boğmak için uğraşıyor. Kudüs'ü çocuk katili bir ülkenin insafına terk etmeyeceğiz. Bizden sessiz kalmamızı, adaletsizliğe boyun eğmemizi bekliyorlar, bizim için zalimin de mazlumun da kim olduğunun önemi yok. Bu milletin mazisinde, Ey İsrail, asla soykırım yoktur. Bu milletin tarihinde etnik temizlik yoktur, katliam, zulüm, işkence yoktur.

Ancak şimdi eğer İsrail’e karşı hiçbir şey yokmuş gibi bir muamele yaparsak bu coğrafyadaki savaşa ve kaosa destek çıkmış olmayacak mıyız? İslam dünyasını gözyaşlarına boğmuş olmayacak mıyız? Kudüs’ü çocuk katillerinin insafına terk etmiş olmayacak mıyız?

19 Mayıs 2018’de yaptığı bir konuşmasında İsrail devletini ve Siyonist yerleşimcilerin hepsini terörist olarak nitelendirdi ve şöyle dedi: “Terörist yerleşimci grupların kutsallarımıza yönelik saygısızlıkları karşısında artık sabrımızın sonuna geldik. Biz Filistin halkıyla dayanışma şuurumuzu hiçbir zaman sükuta erdirmeyeceğiz. Her gün gencecik evlatlarını İsrail terörüne kurban veren Filistin halkına uluslararası barış gücü gönderme dahil, bunun altını çiziyorum, uluslararası barış gücü gönderme dahil bir koruma sağlanması şarttır.”

Ancak şimdi eğer İsrail’e karşı iyi davranırsak ve onları güzel karşılarsak terörist yerleşimcilerin Mecsid-i Aksa’mıza ve diğer kutsallarımıza saygısızlıklarına göz yummuş olmayacak mıyız? Mazlum ve mağdur Filistin halkına sırtımızı çevirmiş hatta düşmanıyla işbirliği yaparak sırtlarından vurmuş olmayacak mıyız? Filistin’in gencecik evlatlarını İsrail terörüne teslim etmiş olmayacak mıyız?

24 Eylül 2019’da BM Genel Kurulu’ndaki hitabında Filistin-İsrail sorununa geniş yer ayırdı. 1947’den başlayarak günümüze kadar İsrail’in bölgede genişlemeci bir politika izlediğini belirten ve aşama aşama harita ile bunu Genel Kurul’a anlatan Erdoğan şöyle dedi: “Merak ediyorum İsrail nerede? 1947’de neresiydi ve şu anda neresi? İsrail doyuyor mu? Hayır. Kalanını almanın gayreti içinde. BM’de alınan kararlar uygulamaya geçiyor mu? Hayır geçmiyor. Bu çatının altında aldığımız kararlarla biz tesirli olamıyorsak adalet nasıl olacak? Yüzyılın anlaşması olarak takdim edilen planın amacı Filistin halkının mevcudiyetini ortadan kaldırmak mıdır? Bunlar dünyayı kana mı bulamak istiyor?”

Ancak şimdi eğer iç veya dış borçlarımızdan dolayı terörist İsrail ile aynı masaya oturup mutabakat yaparsak bütün inançlarımıza ve insani değerlerimize ihanet etmiş olmayacak mıyız?

 

 

Yorumlar