Yeni Şafak yazarı Akif Emre, bugün yayımlanan yazısında siyonist işgal rejimi tarafından bastırılan turistik haritalarda Mescid-i Aksa'ya yer verilmemesini ele aldı.
İşte Akif Emre'nin söz konusu yazısı:
Söz konusu Kudüs ve Mescid-i Aksa olunca İsrail'den gelen her hamleyi dikkatle izlemek zorundayız. Mesela işgal yönetiminin bastığı yeni Kudüs haritasında Müslümanlara ve Hristiyanlara ait dini ve tarihi mekanların silinmesinin anlamı üzerinde düşünmek gibi.
Söz konusu Kudüs ve Mescid-i Aksa olunca İsrail'den gelen her hamleyi dikkatle izlemek zorundayız. Mesela işgal yönetiminin bastığı yeni Kudüs haritasında Müslümanlara ve Hristiyanlara ait dini ve tarihi mekanların silinmesinin anlamı üzerinde düşünmek gibi.
Sadece Müslümanlar değil Hristiyanlar da kadim şehrin dokusunu bozmaya yönelik stratejik müdahaleleri dikkatle izlemek zorundalar. Zira, Kudüs'ün geleceği, statüsü, ona yönelik her müdahale Müslümanları olduğu kadar Hristiyan dünyasını da ilgilendirmektedir.
Siyonist sömürgecilik işgali altındaki Kudüs'ün geleceği üç dinin mensupları açısından bakıldığında iki önemli başlık öne çıkar: ilki Kudüs'ün statüsü diğer de işgal altındaki kutsal mekanların korunması ve yerli nüfusun varlığını sürdürebilmesi
İşgal öncesi Kudüs'e tanınan uluslararası statünün gerçekçi bir çözüm, adil bir yönetim biçimi olup olmadığı ayrı bir tartışma konusudur. Ancak Siyonist işgalin Kudüs'e tanınan bu statüyü de çiğneyerek açıktan BM ve uluslararası topluluğu karşısına alması her şeyden önce siyasi bir tehdittir. Bu yönüyle BM çatısı altındaki küresel topluluğa da bir meydan okumadır İsrail işgali.
Siyonist işgal ve sonuçları; fiili durumu bir Arap-İsrail çatışasına indirgeyen stratejinin tuzağına düşmeden ele alınmak zorundadır.
Kudüs'ü “ebedi başkent” ilan ederek İsrail; şehrin kadim mirasına ihanet etmekle kalmıyor, İslam medeniyetinin kanatları altında oluşan denge ve ahengi de parçalıyor. Seküler uluslarası camia, İsrail'in dini fundamentalizmle uyguladığı stratejiyi destekler mahiyette sessiz kalırken Müslümanların dini taleplerini, tarihi miraslarına sahip çıkmalarını ise dini aşırılık olarak itham etmesi de dünya sisteminin çelişkisi.
Siyonist rejim her geçen gün adeta işgali kalıcılaştırmak için Müslümanlara ait mirası mümkün olduğunca yok ederek şehrin dokusunu değiştirmeyi, işgal durumunu tartışma dışı tutacak bir strateji izliyor. Sadece BM kararlarının uygulanmasını talep etmek bile Siyonist işgali kaldırmak için yeterli hukuki temele sahip.
İşgalciler, Kudüs'ün konumunu tartışma dışı tutarak fiili pozisyonu tahkim etme stratejisi izlerken mevcut durmu kendi lehine değiştirmeye yönelik çok ince ayrıntılarla hazırlanmış planı devreye sokuyor.
Doğu Kudüs ve özellikle tarihi şehrin (sur içi) kimliğini, nufus yapısını, dini ve tarihi mirası değiştirmeye yönelik planları adım adım uygulamaya koyuyor.
Dün israil basınında çıkan haberlerde yer aldığı üzere, yeni basılan Kudüs şehir haritası üzerinde Müslüman ve Hristiyanlara ait dini ve tarihi yapılar silinmiş. Bu girişim sıradan bir turistik yanıltma çalışması olarak görülemez. Belli aşamalar halinde kateden, şehrin imajından insan dokusuna kadar her unsuru tahrip etemye, içten içe çökertmeye yönelik bir stratejiniin parçası...
İsral'in tarihi Kudüs'e yönelik uyguladığı strateji, demografik ve dini tarihsel mirasa yönelik tecavüz şeklinde sürdürülüyor.
Kudüs'ün nufus yapısına yönelik uygulamalar arasında, hala büyük çoğunluğu elde tutan Filistinlilerin her fırsatta Kudüslülük kimliklerinin iptali, burada ikamet etme haklarının ellerinden alınması en sık başvurulan yöntem. Dünyanın gözü önünden topluca sürgünü göze alamadığı için bürokratik bahenelerle binlerce Filistinli Kudüs'e girememekte, ikamet hakkını kaybetmektedir.
Tarihi kesimdeki Filistinlilere ait kamu binalarına, kültürel varlıklara İsrail elkoyduğu gibi özel mülkiyetlerin de teker teker ele geçirilmesi için çok boyutlu baskılar devrede. Amerika'da kurulan fonlarla Filistinlilerin elden çıkarmamak için direndikleri evleri yüksek fiyata satmaya mecbur bırakılmaları bunlardan biri. Adeta ev ev Kudüs'ün Arap ve Müslüman nufus yapısını değiştirecek strateji hızla devam ediyor.
Tarihi ve dini mirasın değiştirilmesi ve el konulması stratejisinin en büyük hedefi de Mescid-i Aksa'dır. İslam'ın kutsal mekanlarından Mescid'in avlusunun çevrelediği yapıları arkeolojk bir bulgu malzemesine indirgeyerek efsenelerini kanıtlamaya çalışan Siyonist sömürgecilik, İslam mebetlerine açık saldırıdan çekinmiyor bile. Mescid-i Aksa'ya giriş çıkışlardan, alttan tünel kazmaya, fiili saldırılara varan günlük resmi-gayrı resmi eylemler çeşitlenerek artıyor.
En son haritadan silinen Mescid-i Aksa olarak bilinen Kıble Mescidi'nin özellikle yok sayılması tehlikeli bir girişimin parçasıdır..
Türkiye'de Kubbet'üs Sahra ile Mescid-i Aksa'yı birbirine karıştıran bilgisizlik göz önüne alındığında durum daha da vahim hal alıyor. Özellikle Kubbest'us Sahra'nın altın yaldızlı kubbeli görüntüsünün neden öne çıkarıldığı, bunun Yahudilik tarihi açısından ne anlama geldiği gibi önemli ayrıntılar bilinmeden kavranamaz... Şimdilik “aşırı dinci Yahudiler”in taşkınlığı olarak geçiştirilen fiili tecavüzler ve tapınak inşa hayallerinin siyasi projeye dönüşmediğini kimse iddia edemez.
Müslümanların mabed ve tarihi mirasları haritadan çıkarılırken Hristiyanlara aitı sadece beş tarihi mekan haritada yer alabilmiş. Buna karşılık işgal sonrası ortaya çıkan yapılarla şehre Yahudi görüntüsü verilmeye çalışılmış. Harita Kudüs'ün Yahudileştirilmesi stratejisinin artık resmi olarak ilanıdır..
Kudüs, bir yanda Müslümansızlaştırılıp etrafı işgalci Yahudilerin yerleştirildiği devasa sitelerle kuşatılırken diğer yanda otobanlar ve en önemlisi utanç duvarı ile fiilen Filistin topraklarından koparılıyor, yalıtılıyor ve de yalnızlaştırılıyor.