''Mescid-i Aksa, Süleyman Tapınağı Değildir''

Ebu Nahiye: UNESCO kararı şu hakikati bir kez daha vurguladı: Mescid-i Aksa, Süleyman Tapınağı değildir. 

Görüntülenme: 2557 Tarih: 24 Ekim 2016 11:19
''Mescid-i Aksa, Süleyman Tapınağı Değildir''

Filistin Enformasyon Merkezi yazarlarından Dr. Eymen Ebu Nahiye UNESCO'nun Mescid-i Aksa kararını değerlendirdi:
 
Siyonist işgal rejiminin Mescidi Aksa’nın “Tapınak Dağı veya Süleyman Tapınağı” olduğu konusunda dünya kamuoyunu yanıltmaya dönük çabalarına karşılık Filistin Kurtuluş Örgütü’nün Mescidi Aksa’nın doğru isimlendirilmesiyle ilgili Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Teşkilatı (UNESCO)’ya yaptığı başvurudan sonra, teşkilatın konuyla ilgili karar alacağı günde bir grup Yahudi yerleşimci Aksa’yı basıp haremini kirletti. Siyonist işgal rejimi gibi Yahudi yerleşimciler de uluslararası hukuku çiğneyip buraya baskın düzenlemekte, işgal hükümeti kutsal mekânları değiştirme yoluna gitmekte, Aksa içinde ve dışında Yahudileştirme planlarını sürdürmekte, halkı yurdundan etmekte, toprağı gasp edip, yerleşkeler inşa etmekte, var olanları genişletmekte, zorla insanları tehcir etmekte, siyasi amaçlı kazı çalışmaları yapmakta, barış ve istikrarı sağlayacak ibadet hürriyetini engellemektedir.
 
UNESCO’ya bağlı Yürütme Kurulu geçen Nisan ayında yaptığı toplantıda 33 evet, 6 ret ve 17 çekimser oyla Mescidi Aksa hakkında işgal rejiminin kullandığı Tapınak Dağı isminin değil, Mescidi Aksa isminin kullanılmasına hükmetmişti. UNESCO aynı tanımlama içinde Babu’l-Meğaribe’nin Mescidi Aksa’nın olmazsa olmaz bir parçası olduğunu da ifade etti. UNESCO kararında işgal rejiminden Müslümanları Aksa’ya girmekten men etme politikasından vaz geçmesini talep ettiği gibi, işgalcinin Mescidi Aksa içinde yaptığı ihlalleri de kınadı. Kararda, Mescidi Aksa’yı idare etme, imar etme, restore etme, kapılarını açıp kapatma, namaz kılanlarla ziyaretçileri karşılama işinin Ürdün İslamî Vakıflar İdaresinin tarihi bir hakkı olduğunun altını çizdi.
 
Kuşkusuz bu kararın önemi, uluslararası bir teşkilat olan UNESCO’nun dünyadaki dini, kültürel ve tarihi mekânları önemsemesi ve bu konuda sorumluluk taşımasındandır. 1968 yılından beri (işgal rejimi Kudüs’ü işgal ettikten sonra) Mescidi Aksa ve Kudüs’le ilgili tam 82 karar aldı. Kararlarında Mescidi Aksa’nın çevresiyle – Yahudileri kutsal saydığı Burak Duvarı ‘alanı’ dâhil-  birlikte Müslümanlara ait olduğunu vurguladı.
 
Mescidi Aksa’nın sadece Müslümanlara ait olduğu konusunda kimsenin şüphesi yoktur. Daha önce uzun süre Romalıların hâkimiyeti altında kalan Mescidi Aksa Salahaddini Eyyubi tarafından kurtarılıp temizlendi. Ancak Yahudilerin Mescidi Aksa’ya göz dikmeleri sürdü. Onlar Mescidi Aksa’nın Süleyman Tapınağı'nın üstünde inşa edildiğini iddia ediyorlar. Bu tarihi bir tahriftir, mesnedi ve delili yoktur. O nedenle işgal rejimi Batı Yaka, Kudüs ve Mescidi Aksa’yı ele geçirdikten şimdiye kadar Mescidi Aksa’ya hep düşmanlık beslemişlerdir. İddia edilen tapınağı bulmak için Mescidi Aksa altında sürekli kazı yapıyorlar. Yaptıkları kazılarla Mescidi Aksa’nın temellerine zarar veriyor ve yıkılma tehlikesi yaşamasına neden oluyorlar. Tel Aviv Üniversitesiyle, Biri Seb’a ve diğer şehirlerdeki üniversitelerdeki arkeologların bölgede Yahudilere ait herhangi bir eserin olmadığıyla ilgili tanıklıklarına rağmen bu çalışmalar halen devam ediyor. UNESCO’nun aldığı kararlar, uluslararası toplumun tarihi gerçekle ilgili var olan bilgisini pekiştirmekten başka bir şey değildir.
 
Son olarak şunu söylemek istiyorum:
 
Uluslararası kuruluş olan UNESCO’nun yaptığı oylama, Mescidi Aksa ve Kudüs’teki diğer kutsal mekânların tarihinde; hakkın ortaya çıkması ve batılın da bilinmesi açısından oldukça önemlidir. BM teşkilatı, Mescidi Aksa’nın Müslümanların olduğunu, Yahudilerin burada bir hakkının olmadığını bir kez daha vurguladı. Ancak UNESCO’nun aldığı karara fazla hamaset göstermemek gerekir.  Çünkü büyük güçler, işgalci İsrail ile çıkarları kesiştikçe bu kararı kaale almazlar. Dünyadaki ilişkiler gerçek ve hak üzere değil, çıkar ve menfaat üzere kuruluyor. Ama her şeye rağmen bu bir kazanımdır, bunu iyi değerlendirmek gerekir. Filistinlilerin, Arapların, Müslümanların bu tür kazanımları iyi değerlendirmeleri gerekir. Özellikle BM teşkilatı UNESCO’nun bu kararını işlemek, gündeme getirmek gerekir.
 
Filistinlilerin bu kararı siyasi, enformatik ve kültürel açıdan iyi değerlendirmeleri gerekir. İsrail’in Mescidi Aksa konusunda tarihi ve dini açıdan hak sahibi olduğu söyleminin işgalcinin siyasi oyunu olduğunun ortaya koyulması büyük önem arz ediyor. Bunu da hiçbir dini yönü olmayan bağımsız uluslararası teşkilat olan UNESCO’nun tanıklığıyla desteklemek gerekir.
 
(Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Teşkilatı (UNESCO), 13 Ekim Perşembe günü de Yahudilerin Mescidi Aksa ile dini bir bağlarının olmadığı aksine buranın Müslümanların kutsal mekânı olduğuyla ilgili kararı onayladı.
 
Kurula gelen karar hakkında 24 ülke olumlu oy kullanırken, 26 ülke çekimser kaldı, 6 ülke karşı çıktı ve iki ülke de hazır bulunmadı.
 
Onaylanan kararda, Babu’r-Rahme, Babu’l-Meğaribe, Mescidi Aksa’nın Batı Duvarı ile Burak Alanı’nın Mescidi Aksa’nın olmazsa olmaz parçaları olduğu hatırlatılarak, İsrail’in Ürdün İslamî Vakıflar İdaresinin 1967 işgalinden öncesi gibi burayı restore etmesine ve imar etmesine olanak vermesi gerektiği vurgulandı.
 
Kararda işgal rejiminin 5 Haziran 1967 yılından sonra yaptığı bütün işlemlerin de geçersiz olduğu ifade edildi.)
FİEM

Yorumlar