Ramazan Deveci Yazdı: Kudüs Notları -3-

Her şeye rağmen Kudüs’te olmak, Kudüs’ü görmek güzeldi. Özgür Kudüs şafağında buluşmak için, nehirden denize tüm Filistin’in kurtuluşu için direnenlere selam olsun... 

Görüntülenme: 2718 Tarih: 14 Kasım 2016 12:45
Ramazan Deveci Yazdı: Kudüs Notları -3-

Bugün Teheccüd ezanından önce Mescid-i Aksa’da idim. Mescid-i Aksa’da ibadetle dua ile daha çok zaman geçirmek istiyordum. Teheccüd namazında secdelerimde özgür Mescid-i Aksa’da sabah namazı kılmayı nasip etmesi için dua ettim Rabbime. Zira işgalci askerlerin gölgesi altında Mescid-i Aksa’da ibadet etmek Müslümanlar için çok acı bir durumdu. Sonra açtım ellerimi rabbime kardeşlerimin, dostlarımın dua taleplerini yerine getirmeye çalışarak uzun dualar ettim. 

Sabah kahvaltısından sonra yaya olarak Sur içindeki Doğu Kudüs’ü gezmeye gittik. Şehir surlarının paralel Sultan Süleyman Caddesinde bir müddet yürüdükten sonra Şam kapısından eski Kudüs şehrine girdik.

Eski Kudüs şehrinde gezerken Müslüman mahallesi ile Yahudi mahallesi arasındaki farka şahit oluyorsunuz. Belli ki Filistinli Müslümanların yaşadıkları yerler belediye hizmetlerinden fazla nasiplenmiyor. Müslüman mahallesi bakımsız çöpleri bile düzenli toplanmıyor. Yahudi mahallesi bakımlı temiz ve daha lüks gözüküyordu. İşgalcinin Müslümanlara nasıl ikinci, üçüncü sınıf insan muamelesi yaptığına şahit oluyorsunuz. 

Kudüs’te Müslüman mahallesinde, Hıristiyan, Hıristiyan mahallesinde Müslüman yaşarken Yahudiler sadece kendi mahallelerinde yaşıyorlardı. Şehirde gezerken dini kıyafetli çok miktarda Yahudi görüyorsunuz. Ufacık çocuklara giydirilmiş, kipa, foter ve kalpakların hiçte şık durmadıklarını söylemeliyim. Yine şehirde sık sık işgalci askerlerle karşılaşıyorsunuz. Her köşe başında lakayt ama tedirgin tam teçhizatlı Siyonist askerler var.   

Eski Kudüs şehrinin çarşılarda bir müddet gezdikten sonra “Çile Yolu’na” geldik.

Çile Yolu: Hz.İsa’nın çarmıha gerilmek üzere ve sonradan üzerine çivileneceği çarmıhı sırtında taşıyarak yürüdüğü yol. Yolda 14 durak noktası var. Bu noktalar Hz. İsa’nın haçı taşırken durakladığı ve zaman zaman da yere düştüğü yerleri ifade ediyor. Bu noktalara küçük kiliseler inşa edilmiş. Bu noktaların birinde Hz. İsa’nın dinlenmek için duvar tutunduğu oraya elinin izinin çıktığına inanılıyor ki bugün orda Hz. İsa’nın olduğu söylenen el izi var.

14 duraklı bu yolda yürümek Hıristiyanlar için çok özel bir anlam taşıyor. Bu yolda yürüyen Hıristiyanlar hacı oluyorlar.

Bu yolun sonunda Kıyamet kilisesi var. Kıyamet “diriliş” demek onun için kilisenin diğer adı da; Diriliş kilisesi. Rivayete göre Hz. İsa burada çarmıha geriliyor ve burada defnediliyor ve burada diriliyor. Hz. İsa’nın mezarı da Kıyamet kilisesinde bulunuyor. Hıristiyanlar Hz. İsa’nın kıyamete yakın yeniden buraya ineceğine inanıyorlar.Bugün, Kilise, Kudüs Rum Ortodoks Patrikliğinin merkezi olarak hizmet etse de, başka birçok kilise tarafından da ortak kullanılıyor. Katoliklerin Ermenilerin birbirinden bağımsız birçok kilisenin ibadet için kullandığı ayrı bölümler var.

Markos incilinde Hz. İsa’nın dirilişi şöyle anlatılır: 

“Şabat Günü geçince, Mecdelli Meryem, Yakup’un annesi Meryem ve Salome gidip İsa’nın cesedine sürmek üzere baharat satın aldılar. Haftanın ilk günü sabah çok erkenden, güneşin doğuşuyla birlikte mezara gittiler. Aralarında, "Mezarın girişindeki taşı bizim için kim yana yuvarlayacak?" diye konuşuyorlardı. Başlarını kaldırıp bakınca, o kocaman taşın yana yuvarlanmış olduğunu gördüler Mezara girip sağ tarafta, beyaz kaftan giyinmiş genç bir adamın oturduğunu görünce çok şaşırdılar. Adam onlara, "Şaşırmayın!" dedi. "Çarmıha gerilen Nasıralı İsa’yı arıyorsunuz. O dirildi, burada yok.” (Bab 16:1-6)

İşte Markos incilinde anlatılan bu olayın geçtiği kilisedeyiz. Kilise Hıristiyanlar açısından oldukça kutsal kabul ediliyor, Hac ibadetini yaptıkları bir yer. Kilise tarihi bir yapı, görmeye değer. Tarihin değişik dönemlerinde birçok kez yeniden yapılmış olsa da tarihi özelliğini koruyan ilginç bir yapı. Kiliseyi çok miktarda Hıristiyan ziyarete gelmiş, mum yakıp, dua ediyorlar. Dakikalarca secde eden Hıristiyanlar gördüm. Kilisede Hıristiyan kadınlar başlarını örtüyorlardı. Bir kadın sanki namaz kılar gibi kıyamda duruyor sonra secde ediyordu. 

Kıyamet ya da Yeniden Diriliş kilisesinden ayrıldıktan sonra Hz. Davut’un kabrinin bulunduğu yere geldik. 

Davut (as) Kuran’a göre kendisine kitap verilen Peygamberlerden biri.

Hz. Davut'un adı Kuran'da 16 yerde geçer. Kuran'da Allah'ın Hz. Davut'a krallık ve bilgelik verdiği ifade edilir. İlginçtir Yahudiler Hz. Davut’un Peygamber değil melik olduğuna inanırlar. Bizde Hz. Davut’un sesinin çok güzel olduğu söylenir, güzel sesli biri için davudi bir sesi var ifadesi kullanılır. Yahudiler Hz. Davut kabrinin olduğu yere Hz. Davut’un büstünü bir müzik aleti ile yapmışlar, Zebur’uda Hz. Davut’un yazdığı ilahiler olarak değerlendiriyorlar. Bununla ilgili olarak ta Allah’ın peygamberi olan Hz. Davut’u evli birinin eşine aşık olduğunu, hatta aşık olduğu kadını kocasını öldürüp nikahladığını söylüyorlar. Tevrat’ta peygamberlerle ilgili böylesi asılsız hikayeler bir hayli var.

Davut (as) kabrinde toplu şekilde dua edip gözyaşı döken Hıristiyanlar gördüm. Niye burada böyle ağlayarak dua ediyorlardı anlamış değilim. Siyonistler Hz. Davut’un kabrine başı açık almıyorlar. Gelenlerin başını örtmesi için Yahudi takkesi kipa veriyorlar. Kipa almıyor başımı mendilim ile örterek Hz. Davut’un kabrini ziyaret ediyorum. 

Hz. Davut’un kabrinden sonra yine, Yahudilerin tabiri ile ağlama duvarı, Müslümanların tabiri ile Burak duvarının yanından geçerek Cuma namazı için Mescid-i Aksa’ya geldik. Yahudiler, Hz. Süleyman’ın yaptırdığı Süleyman mabedinden sadece ağlama duvarının kaldığına inanıyorlar. 

Ağlama Duvarı, M.S. 1. yüzyıldan itibaren Yahudiler tarafından Mukaddes kabul ediliyor. Yahudilerin önünde ibadet ettikleri bu duvar, Kudüs'ün ve Süleyman mabedinin yakılıp yıkılışını ve Yahudilerin esir olarak Romalılar tarafından başka ülkelere sürülüşlerini anmak için ibadet ettikleri bir yer. Siyonistler ağlama duvarında kinlerini bilemek; mabede yeniden kavuşup Yahudi hakimiyetini kurmak hayali içinde dua ve gözyaşı ile ibadet etmeye devam ediyorlar.

Müslümanlar ağlama duvarına Burak duvarı diyorlar. Rivayete göre miraçta peygamberimiz Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksa’ya geldiğinde Burak isimli bineği bu duvarın yanında durmuş.

Mescid-i Aksa’da Cuma namazımızı kılarken yine Rabbime özgür Mescid-i Aksa’da Cuma namazı kılmayı nasip etmesi için dua ettim. Kudüs’e çok yakın çevre şehirlerden özerk Filistin bölgesinden Müslümanlar Cuma namazı için Mescid-i Aksa’ya gelemiyorlar.  Gelebilenler ise bir şekilde yüksekliği 5 metre olan utanç duvarını aşarak geliyorlar. Kudüs dışından gelenler Mescid-i Aksa’da ikindi namazını da kılsınlar diye Cuma namazından sonra, cem ile ikindi namazı da cemaatle kılındı. Mescid-i Aksa’da Cuma günü genellikle öğle ve ikindi namazları birlikte kılınıyormuş. 

Cuma namazı sonrası Filistinli Müslümanlar gösteri yapıyorlardı… Onlarla birlikte tekbir getirdik. Mescid-i Aksa’nın avlusunda olan gösteriye herhangi bir müdahale olmadı. 

Namaz sonrası Kubbetüs Sahra’yı Muallaka Taşı’nı ve Burak Mescitlerini ve Mescid-i Aksa bütünündeki diğer mescidleri ziyaret ettik… Mescidi Aksa hemen girişinde merdivenlerden inerek uzun ve iç içe odalar şeklinde geniş bir mescid ve kütüphane vardı. Bu mescitte Hz. Meryem’in annesi Hanne tarafında Allah’a adandığında rabbine ibadet ettiği ve ilahi ikramlara nail olduğu hücre bulunuyor. Bu hücreyi de ziyaret edip adanmışlığın ve iffetin sembolü Hz. Meryem’i hatırladık.

Hz. Meryem’in mezarı da Kudüs’te bulunuyor. Zeytin Dağı ve Tapınak Tepesi arasındaki bir Kilise’de olduğu söyleniyor.

Kudüs tam bir peygamberler diyarı, Peygamberimizin miraç yurdu. Hz. Davut, Hz. Süleyman, Hz. Zekeriya, Hz. Yahya, Hz. İsa ve Hz Meryem’in hayatlarının çoğu bu bölgede Kudüs ve çevresinde geçti. Hz. İbrahim, Hz. İshak, Hz. Yakup, Hz. Musa,’da belli bir süre bu topraklarda bulundular. 

Mescid-i Aksa gezimizden sonra otellerimize döndük. Akşam Namazı için yeniden Mescid-i Aksa’ya gelmiştim. Akşamla yatsı arasında Mescid-i Aksa’da Hasan Hafızoğlu hocam bize Meryem Suresinden bir Kuran dersi yaptı. Böylece Hz. Meryem’in yaşadığı yerde olayları vahiy merkezli değerlendirmeye çalıştık. 

Bu sırada Mescid-i Aksa’da bir molla bir konuşma yapıyordu. Ben Arapça bilmediğim için çok ilgi göstermemiş ve sıradan bir camii vaazı olarak değerlendirmiştim. Arapça bilen oda arkadaşım Yusuf İslamoğlu hoca konuşmayı dinlemiş daha sonra bize anlatmıştı. Konuşmayı yapan hoca Mescid-i Aksa’da Türkiye’nin dış politikasını eleştirmiş. Türkiye’nin bölgede milliyetçi ve bir dış politika izlediğini söylemiş. Yusuf hoca itiraz ederek tartışmaya bile girmiş.

Yatsı namazından sonra otel lobisinde Filistinli bir Müslüman vardı o kardeşimizde Mescid-i Aksa’daki tartışmaya şahit olmuş. Uzun yıllar Türkiye’de kalmış Türkçeyi de çok iyi biliyordu. Bu Filistinli kardeşimizde Türkiye’nin dış politikasını eleştiriyor İncirlik’teki Amerika askeri üssünün neden kapanmadığını soruyordu. Bizim arkadaşlar bu eleştiriler karşısında çok şaşırmışlardı. Filistinli Müslüman’a siz Türkiye’nin ne durumda olduğunu bilmiyorsunuz. Bütün dünya Türkiye ile uğraşıyor, her tarafımız düşmanla çevrili diyorlardı. Filistinli kardeşimiz arkadaşların sözlerini duyunca sanki siz bizden daha kötü durumdaymışsınız der gibi “Allah Türkiye’ye yardım etsin” dedi.

Daha sonra yatmak için odalarımıza çekildik yarın son gündü. Artık Kudüs’ten ayrılık vakti geliyordu.

Sabah erkenden otobüslerle Zeytin dağına gitmek üzere yola çıktık. 

Zeytin Dağı eski Kudüs şehrinin doğusunda bulunuyor. Rivayete göre Tufan’dan sonra Nuh Peygamber’in güvercini bu tepeden zeytin dalı koparıp getirmiş. Hristiyanlar için, Hz. İsa’nın son yemeğini yediği yer bu dağın eteklerinde. Yine Hz. İsa’nın bu dağdan göğe yükseldiğine inanılıyor. Tepede 2-3 bin yıllık zeytin ağaçları olduğu, Hz İsa’nın zaman zaman burada dinlendiği söyleniyor. 

Yahudi mezarlığı da burada Zeytin dağının eteklerinde. Altın kapının tam karşısına düşen bu mezarlıkta yatanların, kıyamet koptuğunda, “ilk canlanacak kişiler” olacağına inanıyor Yahudiler. Yahudiler kendi bekledikleri Mesih’inde bu dağdan Kudüs’e geleceğine inanıyorlar. Bu nedenle burada bir Mezar yeri alabilmek için yüzbinlerce doları gözden çıkarmak gerekiyor.  Altın Kapı, Zeytin Dağı’na bakıyor ve Yahudilere göre burası Mesih’in Kudüs’e gireceği kapı, ama kapalı, Kanuni Sultan Süleyman’ın emriyle örülmüş.

Zeytin Dağı'nın hemen yamacında da altın kaplama kubbeleri ile dikkat çeken Rus kilisesi Maria Magdalena  diğer adı ile Mecdelli Meryem kilisesi var. Mecdelli Meryem Hz. İsa’ya zina ettiği suçlaması ile getirilen ve recm cezasının uygulanması istenilen kadın. Hz. İsa kadının recm edilmesini isteyenlere; “Tamam öyle ise içinizde kim bu günahı hiç işlememişse ilk taşı o atsın” demişti. Mecdelli Meryem’i zina ile suçlayıp recm isteyenlerin hepsi geri dönüp gitmişti. İşte Mecdelli Meryem o günden sonra saliha bir kadın oldu ve Hıristiyanlar için bir azize kabul edildi.

Salman-ı Farisi’nin ve Rabiatül Adeviyye’ninde makamlarının bulunduğu Mescidi Aksayı görebildiğimiz Kudüs’e Hakim yüksekçe bir tepeydi Zeytin Dağı. 

Zeytin Dağı’ndan Kudüs’ü izlerken hüzünlenmemek elde değil. Her yerinde bir başka peygamberin izi bulunan bu kutsal topraklar bugün Siyonist zalimlerin zulmü altında inliyor. 

Zeytin dağına gelirken bir evin üzerinde kocaman bir Siyonist bayrak sallanıyordu. Siyonistler şehirleri işgalle yetinmiyor baskı zulüm ve yıldırma ile ele geçiremediği yerleri çok astronomik rakamlarla satın almaya çalışıyorlardı. Ve bir şekilde bir Filistinli Müslüman’ın evini ele geçirirlerse oraya işgalci bayrakları dikiyorlardı. 

Rabbim güç şartlarda ekonomik zorluklar içerisinde yaşayan ve çok astronomik rakamlar teklif edilmesine rağmen, evlerini satmayan Kudüs’e sahip çıkmaya çalışan, direniş ruhunu canlı tutan, Filistinli kardeşlerimize yardım etsin. Onlara direnme gücü versin ve onları muzaffer kılsın inşallah. Zeytin dağından Kudüs’ü izlerken rabbim diyorum özgür Kudüs’ü görmeyi nasip eyle….

Zeytin dağından Yafa’ya geldik. Yafa Akdeniz sahilinde eski bir Filistin şehri. Ama bugün işgalci İsrail’in yeni kurduğu şehir Telaviv’le birleşmiş durumda. Yafa’da bulunan üç camiden ikisini ve Sultan Abdulhamid hanın yaptırdığı saat kulesini ziyaret ettik. Öğle namazlarımızı kıldıktan sonra Türkiye’ye dönmek için Telaviv havaalanına hareket ettik. 

Kudüs peygamberler diyarı. Kudüs, İslam dünyasının esaretinin, dağılmışlığının canlı şahidi. Bir kez daha anladım ki Kudüs özgür olmadan ümmet özgür olmayacak.  Kudüs’ü görmek buruk bir sevinç. Kudüs’ten ayrılmak ayrı bir hüzün. Kudüs’e gidip de sevinçle dönmek mümkün değil. Kudüs yürek acısı. 

Yol arkadaşımız İlknur Yağmur Kaya’nın ifadesi ile;

“Kudüs..

Öksüzlüğün toprak kokusu. 

Neyi özlediğini anlamanın buruk sevinci. 

Kimsesizliğin yanık sesi. 

Yürekteki derin iç çekiş. 

Gecenin yalnız yürüyüşü. 

Yetim bağrımın Aksa yorganı. 

Gelin olacak kızın anne koynundaki son gecesi.

Yaradana tebessüm etsem, düşünsem tutsaklığın bitişini, hayal etsem geleceğin umutla beni beklediğini... 

Deli gibi dönsem diyorum, vurulur muyum?”

Her şeye rağmen Kudüs’te olmak, Kudüs’ü görmek güzeldi. 

Yüreğinde Kudüs sevdası taşıyanlara, özgür Kudüs hayali kuranlara, Özgür Mescid-i Aksa’da namaz kılmayı duasına katanlara selam olsun….

Özgür Kudüs şafağında buluşmak için, nehirden denize tüm Filistin’in kurtuluşu için direnenlere selam olsun, Filistin’in kadın erkek tüm direniş erlerine selam olsun..…

ekrangazetesi.com

Yorumlar